Adam:
—Kaç saatliğine yoktun.
Öldüm sanki!
Kadın:
—Yoğundum arayamadım seni.
—Bir daha bu kadar bekletme lütfen. dedi adam gözü yaşlı bir şekilde, sesi ağlamaklıydı.
—Sonra dayanamam ben yokluğuna. Değil kaç saatliğine, dakikalığına bile yok olmanı düşünemiyorum, saniyeliğine dair kaybolmana tahammül edemiyorum hatta anlığına dahi olsa yitme benden gitme! Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Çocuklar gibi ağlamaya başladı. Bulutlar yağmurlarını getirmişti.
—Sensizlik tavan yaptı. Kafa yaptı bende. diye haykırdı bir kez daha.
Kadın şaşkın ve çaresiz bir şekilde teselli etmeye çalıştı adamını.
—Ama ben senden gitmedim ki! Gidemem de, yitemem de! Ne olur ağlama! Bak üzülüyorum, dedi.
—Ama ben gittiğini ve asla dönmeyeceğini düşündüm. Korkudan öldüm bittim. Seni kaybetme korkusu içimi öyle bir hale getirdi ki sensizlik zehrini şimdi ağlayarak kalbimden atıyorum. Buradasın şimdi yani yanımdasın öyle mi? Elini ver tutayım, burada olduğuna inanayım, dedi adam büyük bir heyecanla.
—Gözlerime bak dedi gözlerime bak ki sen olduğunu göreyim, dedi adam büyük bir coşkuyla.
Kadın ellerini uzattı adama, gözlerine baktı adamın.
—Beni ellerinsiz ve gözlerinsiz koma asla! Sana yalvarıyorum Küçüğüm, dedi adam çaresizce, kalbice. Kadının ellerini tuttu öptü doyasıya, yüzüne sürdü, kalbine götürdü. Sonra gözlerini gözlerine dikti kadının. İçini fethe başladı, ruhunu baştanbaşa süzmeye…
—Ben sensiz edemem be Küçüğüm, yapamam ben sensiz, biliyorsun artık. dedi içli ve yaşlı bir şekilde.
Kadın.
—Biliyorum, dedi biliyorum yiğidim aslanım biliyorum. dedi. Kalpteki ateş kadar biliyorum, ruhtaki ıstırap kadar biliyorum, candaki tat kadar.
Kadın saçlarını okşadı adamın, gözyaşlarını sildi, sarıldı sımsıkıca.
Adam:
—Daha sıkı, dedi,
—Kemiklerimi kırarcasına sarıl. Sarıl ki bileyim gitmediğini, sarıl ki göreyim burada olduğunu, sarıl ki hissedeyim varlığını. Kadın daha sıkı sarıldı, gücü yetene kadar sarıldı, ruhu ruhuna karışana kadar sarıldı.
Adam inandı gitmediğine kadının.
O da sarıldı.
İnandırdı kadını.
—Ben sensiz edemem adamım, dedi usulca Kadın. Seni bırakamam, terk edemem, gidemem öylesine haybeden. Gitmelerim sensiz olamaz. Gitmelerim senden başlayamaz adamım! dedi tekrar. Gidersem değil ‘gideriz’ olur bizim kelimemiz. Unutma sakın!
—Unutmam be Küçüğüm, dedi adam hüzünle karışık sevinçli bir edayla.
—Gideriz, bak bu olur! Nereye istersen oraya gideriz; iste cehenneme iste yerin yedi kat dibine… İste cennete iste göğün yedi kat üstüne… Sen varsan her yer cennettir bana, evdir, yuvadır kadınım.
Kadın:
—Yavaş, dedi Ben senin olduğun yerdeyim yeter bana. Burayı cennete çevirelim. Az gitmeye uz gitmeye lüzum yok.
Adam:
—Seninle mutluyum kadınım. Sensiz mutlu değilim. Olay bu! Ayıplama sensizliğimden dolayı beni, kınama sakın. Kaç saatliğine yoktun.
Kadın:
—Korkmana gerek yok artık, bak yanındayım işte!
Adam:
-Ben sensizliği sana tarif edemem Küçüğüm, yaşanılacak bir şey değil, insan tek kalıyor, bir başına. Bütün âlem düşman kesiliyor sensizlikte, ağladı ağlayacak bir hale giriyorum elimde değil, gözümde değil işte! Kalbim sensizliğe çarpmıyor, sana çarpıyor. Beni sensiz bırakma bu bir yalvarıdır lütfen!
Ben sensizliğe alışamam, bünyem kaldırmaz yokluğunu.
Tabipler çare olmaz.
Ölürüm biliyorum.
Kıyametim olur gidişin.
Kadın:
—Sus! dedi.
—Kimse seni yalnız koyamaz hele ben asla! Bu nasıl cümleler adamım, yakışmıyor bize. Ben senin kıyametin değil düğünün olmayı seçtim. Bayramın.
Hadi gül artık.
Bak buradayım.
Adam:
—Yoktun diye çok korktum. Çok kötüydü. Kabus gibiydi.
Kadın:
—Geçti artık buradayım.
Adam:
—Sensizlik tavan yaptı yüreğimde!
Çok korktum.
Kadın:
—Korkma yüreğindeyim artık.