“Erkek arkadaşım gelecek! Bu kez izin vereceğim ona: öpsün beni!”
Heyecandan elleri titriyor, gözleri sağa sola kayıyordu. Yirmi altı yaşlarındaydı. Uzun siyah saçları taranmış, özenerek tek örgü yapılmıştı yine. Bal rengi gözleri, azıcık çilli yüzü gülüyordu şimdilerde. Cılız bedenine giydiği ve bol gelen açık mavi elbisesini çekiştirdi, eliyle düzeltmeye çalışır gibiydi. Son yıllarda hiç elbise de alınmıyordu artık Saliha’ya.
Mutfaktaydı. Sandalyeye oturmuş, bir yandan annesinin çıkarıp ortaya bıraktığı malzemelere bakıyor, bir yandan da salonun penceresinden, karşı apartmandaki komşusuyla sohbet eden annesinin sesine kulak kabartıyordu:
“Gelecekmiş bir iki saate kadar, haber yollamış. Hazırlık yapıyorum.”
Saliha, annesinin sesini mutfakta bile net duyduğuna göre bütün mahalle duymuş olmalıydı onun geleceğini. İyice heyecanlandı.
“Biliyordum, sakladı geleceğini ama anladım ben. Haber de yollamış. Kesin gelecek!”
“Poğaça yapacağım komşum, sonra içeriz kahveyi, yarın uğrarım. Hem kız mutfakta yalnız! Çok üzüyor beni çok!”
Karşıdan gelen cevabı duymuyordu Saliha. Annesi yine kendini şikayet ediyordu komşuya. Söylenmeye devam etti:
“Poğaçaymış! Poğaça sevmez ki O. Ben susamlı çörek yapacağım ona.Çok sever. Çay da yaparım… Erkek arkadaşım gelecek! İzin vereceğim! Öpsün beni!”
Oturduğu sandalyeden kalktı. Eteğini eliyle çekiştirdi yine. Un torbasını eline aldı ve boşalttı. Etrafa göz gezdirdi. Sürahideki suyu aldı el çabukluğuyla. Ardından unun üzerine boşalttı. Tuz kavanozunu da açmasıyla boca etmesi bir olmuştu. Hamur olmuştu elleri. Yoğurmaya çalışıyor fakat beceremiyordu. Zor işti bu işler. Vazgeçmiyordu.
“Öpsün beni! Sıkıca sarılacağım onu görünce.Affettim diyeceğim. Kokusunu içime çekeceğim! Erkek arkadaşım gelecek!”
Annesinin sesi geliyordu yine, her zaman farklı tarifler denemeyi severdi. Komşusuna veda etmeyi bir türlü beceremiyordu. Uzattıkça uzatıyordu konuşmayı.
“Sen kaç bardak süt koyuyorsun poğaçaya? Öyle mi? Çok olmaz mı?”
Saliha, annesi tarif alana kadar unu, suyu, tuzu iyice karıştırmıştı. Hamuru yuvarlamaya çalışıyor fakat bir türlü olmuyordu.
“Susam yok! Olsun, saksının dibine sakladıklarımı kullanırım. Erkek arkadaşım gelecek!”
Elinin hamuruyla saksıya yöneldi. Saksıyı dirseğiyle devirip dibindeki pembe hapları avuçladı. Hızla hamurunun üzerine serpti ve yapıştırmaya başladı.
“Susamlı çörek yaptım ona! Beni seviyor, affettim zaten… İzin vereceğim bugün ona. Öpsün beni!”
Annesi içeri girdiğinde kopan çığlıkla Saliha’nın gözlerindeki sevinç, korkulu bakışlara dönüşüverdi.
“Saliha!!!! Allah hayrını versin senin! Ne yaptın?”
Üzerine yürüyen annesini hiç kımıldamadan beklemeye başladı. Yine dövecekti. Annesi bildiği bütün kötü sözleri ardı ardına sıralarken hem vuruyor hem de etrafa bakıyordu.
Unu ve suyu halının üzerine boşaltmış, sürahiyi ve tuz kavanozunu kırmış, saksıdaki toprağı zemine dökmüştü. Yaptığı hamurun üzerinde ise bir avuç pembe hap vardı.
“Eyvahlar olsun! Bu hapları içmedin mi sen! Misafir gelecek evi ne hale getirdin! Allah hayrını versin! Kör olasıca kız seni! Bir deli kızla başa çıkamıyor demez mi gelenler? Allah O oğlanı da bildiği gibi yapsın! Seni bu hale getirdi ya! Onun da yüzü gülmesin!”
Saliha kollarını başının üzerine sarmış yumrukların başına gelmesini önlemek ister gibi süklüm büklüm duruyor bir yandan da sessizce mırıldanıyordu:
“Susamlı çörek yaptım ona! Erkek arkadaşım gelecek! Öpsün beni!”
“Çöreğin batsın! Zincirini çıkarmakla hata ettim senin! Aptal! Unut artık onu, gelmeyecek evlendi O. Mahvettin evi yine kör olasıca!”
Her gün dayak yiyordu Saliha. Çok sevip ayrılmayı kaldıramamıştı yüreği. Pembe haplar da işe yaramıyordu artık. İçmiyordu zaten. Biliyordu annesi birazdan yorulacak, oturacak ve onunla ağlayacaktı. Sonra yine onu yıkayacak, yıkarken yine dövecekti. Üzerine bol bir elbise giydirecek ve kalorifer peteğine zincirleyecekti.
Vurmaktan yorulan anne, un olmuş halının üzerine koyuverdi bedenini, kızına yaklaşıp sarıldı. Sabretmeli, dövmemeliydi biliyordu. Her ne yapsa da onun bu haline dayanamıyordu ana yüreği. Ağlamaya başladı.
“Tamam Kızım sakin ol! Temizlerim şimdi ben! Ağlama.!”
“Susamlı çörek yaptım ona anne! İzin vereceğim: Öpsün beni!”
SON / (Altın Tesbih İsimli Kitabımdan Susamlı Çörek öyküsünden Bir Bölüm.)
(
Susamlı Çörek başlıklı yazı
F.Ç.Kabadayı tarafından
17.11.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.