.
yağmurun adımları sayılır hatrıma
sessizliğin sesinde hırpalanır
saklanmışlığım
asılı kalsın duvarında
merdiveninde eski evlerin
koyup kendimi
kağıttan yaptığım uçağa
kendi ellerimi ısıtarak
gönderdim yalnızlığa
ölüyorum diyorsun
çok istiyorsan
öl diyorum
sonu baştan okunan hikayemin
harfleri çalınmış dün gece
rüyamda
bizzat senin tarafından
senin gibi
oysa sana kazınmıştı her biri
parmak uçlarımdan
kalbim istikametindeki
paslı çivilerle
unut söylediklerimi
hatırlama
yasak diyorum
kaldırım taşlarını sayarak
geçtiğim dar sokakların
ayak izinde kaldım izimdeyim
karanlığındayım
darındayım cümlelerin
balıkçı ağları yırtılır
gözümün içinde
habersizsin
her şey gözünün önünde
gör
görme
görmedin diyorum
umuda kapanan fırtınaların esareti
ne zormuş aslında
özgürlün tadı kalmışken dudağımda
bir de anlamadığım
şu tuhaf yenilmişlik hissi
yüzüm kaybolur tabloda sulu boya
içimde ağlayıp duran çocuklarım
takıldı saçım gecenin teline
dinlendi uçurum kenarında.
ah! keşkelere
düşebiliyorsan
düş diyorum
hüzün sürüyen zamanlara
artık sonbaharı çalsın Vivaldi
fotoğraflar yakılsın tozları uçuşa uçuşa
kaleler yıkılsın cinnet akşamlarında
kimse anlamaz ki
ertelenmez
kirletilmiş aşk nöbetleri
giden gidene ayrılık
gün soğuk gece düğüm sabaha
hiç kimseyim ben
dokunmadıysam sana
dokunma diyorum
şehrin ışıkları bile aydınlatmaz
gidenlerin ağlayış durağını
uyutsun da büyütsün diye geceyi
ay takmışlar gökyüzüne
yıldızlar da cabası ama nafile
ışığımı söndürdüm gitti
karanfil kokulu sandıklara
gömülür en iyi dileklerim
yakınarak içimde gizlenen sana.
hazırlan, giyin gök kuşağını
gidiyoruz anılara
acı/yanımsın diyorum
.
bireskizaman