Adam çok uzaktadır ve kadından beter haldedir.
İlacı kadına verirler oysa adam kadından daha kötü vaziyettedir.
Kadın hastadır ama adamın canı ağrımaktadır, canı gitmektedir.
Kadın ağlarsa adamın gözleri yağmaktadır.
Kadın acıdan inlerse adamın sesleri âlemi yıkmaktadır.
Kadının ateşi çıkarsa adamın ateşi âlemi yakmaktadır.
Aşk böyledir işte.
Birinde bir arıza olduğunda diğerinin sigortası atmalıdır.
Aşk bunu gerektirir işte!
Adam gecenin en katran olduğu anda içindeki zehri akıtmak adına şunu yazar kadınına:
—Aklım hep sende! Ben burada et ve kemikten ibaretim.
Kadın gecenin en koyulaştığı ve acıları demlediği anda adamının akıtmış olduğu zehri bir kadehte içmek üzre yanıtlayıverir hemen:
—İyiyim ben merak etme.
Adam içindeki aşk girdabının sarhoşluğuyla tekrar yanıtlayıverir kadınını:
—Bunu yüreğime anlatamıyorum.
İşte mesele bu.
Akıl ne der yürek ne yapar!
Kalp ağrısı.
Kalp takmazlığı.
Sevgili iyi de olsa kötü de olsa mesele değildir. Asıl sorun aşığın onu nasıl gördüğüdür.
Yürek görmek istediği gibi görür can olanı.
Arzu ettiği şekilde.
Hayalinde büyüttüğü gibi.
Bir kalp ağrısıdır sevmek, inceden inceye vücudu saran bir sızı, ruhu kabzeden bir Azrail, eti yiyen bir böcek, aklı götüren bir üç harfli.
Adam gayet sakin ve usturuplu bir dille yazıyordu. Konuşur gibi yazıyordu. Yaşar gibi ifade ediyordu.
Gerçekmiş gibi algılanıyordu yazdıkları.
Oysa gerçekti yazdıklarının tamamı.
—Çok sevdim. Aklın almaz. Gözyaşım düştüğü yere adını yazar. Kader ne yazar bilmem.
Kader!
Gönlüm ona git der.
Kavuş der.
Kader ne der?
“Aşk kalbe girince akıl tatile çıkarmış.”
Öyle!
Tatildeyim, beni aramayın bende, ben bende değilim ne yazık ki!
Onda olduğumu da söylemeyeceğim size, merak edin!
Beni bunca zaman onsuzluğuma verin, onsuzluğun tek çaresi O!
Varsa yoksa O!
Sadece O!
Tek O!
Bir.
Şimdi kalkıp da anons ettirmeyin adımı. Yok yere kayba çıkmayalım, aşk zayiatı olarak mühürlenmeyelim.
Ben onda kaldım.
Beni bana sormayın.
Ararken beni bulduğunuzda “tamam işte bu o” demeyin, aldanırsınız.
Ben çoktan “bu o”luktan çıktım.
Ben çoktan o oldum.
O’yum zaten!
O!
Alfabeden bir harf eksik gibi; o şimdi asker esprisi gibi.
Ben benden bir can eksik gibi; o şimdi âşık esprisi gibi.
Şimdi kalkmışlar beni arıyorlar. Sana bakmak akıllarına gelmiyor.
Bu kadar da insan bigane olmaz değil mi? Bihaber olmaz tanıdığından. Bimecal kalana kadar sevdim ben, onlar çalışırken ben sevdim, onlar gülerken ben sevdim, onlara ağlarken ben sevdim. Onlar yaşamaya çalışırken ben sevdim. Ben severek yaşadım, onlar yaşamaya çalışarak sevdi.
İşim sevmekti seni.
Emekti sevmem seni.
Nimetti bir bakıma.
Çok şükür der gibi yaratana.
İyi ki varsın.
İyi ki yaşamımdasın.
“Emek külfet mukabilidir” der eskiler.
Çok eziyet çektim, çok sıkıntıya düştüm. Sapa yollara saptım. Yapayalnız kaldım.
Çokça aşk gribine düştüm gözlerim aktı hep. Yüreğim üşümekten beter oldu tek.
Ötelendim moda deyişle.
İtelendim sürekli.
Mendil olan yoktu bana.
Çorba veren.
Kalbime havlu koyup ateşimi düşüren olmadı hiç.
Sendeyim şimdi, arasınlar beni bırak.
Gönlüm onlara ırak.
Ağlayarak geldim ben gülmelere.
Kuruyarak geldim ben çiçeklere.
Ayrılıklardan geldim ben sana…
Beni senin gamzelerinde bulsunlar.
Beni senin gözlerindeki beşiğimde görsünler.
Beni yüreğindeki en küçük noktada bellesinler.
Ben sendeyim sevgili.
Beni bana sormasınlar.
Ayıp etmesinler.
K-ayıp etmesinler bu aşkı!
“Zor buldum kolay kaybettim”e gelmesinler.
“Ben sevdim sen oldumdayım” rahatsız etmesinler.
Bakalım kader ne yazar!
Beni sana yazarsa yanlış yazar. Seni bana yazarsa da…
Sen ben yok, biz var artık.
Biz yani ikimiz tek!