.

Siz Hamza Bey'i tanımıyorsunuz tabi. Hamza Bey kimdir, ne iş yapar neden ona “Aferin!” dedik bilmiyorsunuz.

 

Hamza Abi, babamın bir tanıdığı idi. Kamyon şoförüydü. Kayseri’den değişik şehirlere en çok da İstanbul’a seferler yapar,  meslek icabı da Kayseri’deki evine de arada bir iki gün uğrardı.

 

Bundan 12 yıl önce babam, İstanbul’da okuyan kardeşim için bir koli göndermeyi düşünmüş. Genelde otobüsle, kargoyla gönderdiği kolilerden birisi için de Hamza Bey’e rica etmiş. Hamza Bey, hayır yapmayı seven, düşünceli, yardımsever.. Hem babamı kırabilir mi? Elbette "Hayır," dememiş.

 

“Ne demek Hacı Amca, ben İstanbul’a ilk gidişimde sana haber veririm,” diyerek babamı sevindirmiş. Aradan günler, haftalar geçmiş ama Hamza Bey'den dan ses seda yok. Sanırsınız ki Hamza Abimiz  mesleği bırakmış. Babam her karşılaştığında “Hamzamız bizim koliyi unutma, çocuk bekliyor,” diye hatırlatmaya o da “Tabi Hacı amca, unutmam bu sefer, geçen sefer şöyle oldu, böyle oldu…” diye mazeret belirtmeye başlamış. Babam en sonunda dayanamamış ve üçüncü bahanesinde “Aferin Hamza,” demiş. Hamza Bey, bu ‘Aferin’i çoktan hak etmiş.

 

O günden sonra bizim aile bireyleri, ne zaman biri söz verip sözünü tutmasa, savsaklasa “Aferin Hamza” esprisini yapmaya başladı. Ders notu düşük gelene bile "Aferin Hamza!" dedik. Aferin Hamza bizde kalıplaşmış çok kullanılan bir sakinleştiriciydi. Bize göre yapmayacağı/yapamayacağı sözü vermek doğru değildi. Hatta Hamza Bey'i tanımasaydık onun yalancı olduğunu bile düşünebilirdik. Elbette onun da kendine göre haklı sebepleri vardı yoksa eminiz koliyi de ulaştırırdı. Koli başka yollarla gitti, bize de halen eskimeyen esprisi kaldı. Hatta o kadar ilerlettik ki Hamza Bey'in kim olduğunu bile unuttuk. Hatta babam bu olayı o kadar espirili anlatırdı ki Hamza Abimize dua bile ederdik "Hamza Abi bizi güldürdü, Allah'ta onu güldürsün."


Bu basit bir mesele elbet... Önemli de olabilirdi.


Söz verip yapmamak yalana girer, yalan da Müslümanlıkta yoktur. Söz namustur, söz senettir. Söz vermek, kime olursa olsun borç niteliğinde ve muhakkak yerine getirilmesi gereken bir mesuliyettir. Sözün yerine getirilip getirilmemesi insanın iman kuvvetini de, karakterini de ortaya çıkarır. Hele de makam mevki sahibi olduktan sonra alelade sözler verip arkasına düşmeyen kişilere ne demeli? Ya da verdiği sözü, kişinin gücüne, makamına göre yerine getirenlere, diğerlerine söz verdiğini bile unutanlara? Bu kişilerde de vefa ve sağlam karakter aramak doğru olmasa gerek.

 

Verdiğimiz sözlere dikkat etmeli;  “Yapmasam da olur,” dememeliyiz. Bizim için önemli olan ufak bir ayrıntı bile karşı taraf için büyük önem taşıyor olabilir. Kişinin güvenirlik derecesi ve değeri verdiği sözü tutup tutmadığından belli olur. Bir insana kaç defa inanabilirsiniz ki? Hadis-i Şerif’de buyruluyor ki;  “Dört şey münafıklık belirtisidir; Emanete hıyanet etmek, yalan söylemek, vaadini bozmak ve sözünde durmamak.” 


Geçenlerde bir kargoya paket teslim ettim. Kaç günde gideceğini sorduğumda 3 gün diyerek beni inadırdılar. Fakat yedi gün sürdü. Üçüncü günden sonra, kargoyu teslim alanın, karşıdaki şubenin, teslimatı yapacak olanın, alacak olan arkadaşın telefonları hiç susmadı. Yedinci günün sonunda bana bir mesaj geldi; "Kargonuz teslim edilmiştir. Söz verdiğimiz gibi." Siz böyle mi söz verdiniz diye soramadım.


Bazen verilen sözü tutabilmek için insan canını bile ortaya koyabilmeli.  Atalarımız; Söz bir Allah bir, söz ağızdan bir kere çıkar gibi sözlerle bize konunun önemini bildirmişler.


Mehmet Akif Ersoy, arkadaşına söz verdiği saatte orada olabilmek için saatlerce soğuk ve yağmurlu havada yürüyerek onun evine varmıştı. Şimdilerde “Söz verdim ama beklesin, bu havada da gidilir mi?” diyerek hayal kırıklığı yaşatacak o kadar çok insan var ki. Bize Mehmet Akif Ersoy gibi sözünün eri bireyler lazım.

 

Mevlana Celalettin Rumi ne güzel söylemiş; İnsanda güzel olan yüzdür, yüzde güzel olan sözdür, ama insanı insan yapan ağızdan çıkan sözdür.

 

 Verdiğimiz vereceğimiz sözler, bildiğimiz, takdir ettiğimiz "Erkek sözü" olsun. Allah hepimizi yalancı çıkmaktan korusun.

.

  

( Aferin Hamza başlıklı yazı F.Ç.Kabadayı tarafından 6.01.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu