Bir aşk bir kalbe isabet ettiği vakit o kalp bir daha eski kalp olamaz. Eski kalp gider yeni kalp gelir sevgiliyle beraber. İkisi tek kalpte ikamet eder, orada yaşar. Ve sonsuza değin terk edilen eski kalp kanar içten içe; aşklar bitse de kanar aşklar yaşansa da kanar.
Kanamaktır onun kaderi. Kanayıp göğe yükselmektir yazısı. Kan Kaptan kan! Kana kana kan hem de. Kimi Kaptan der ona… Kimi KAPTANIM der. Oysa sığınacak bir limandı tüm aradığı tam buldum derken yitirdiği. Bir çocuğun elindeki balonun göğe kaçması gibi bir şeydi bu. Yüreği elinden düşmüştü yere…
Kaptan sevgili nerede sen neredesin hak getire! Kaptan! Yıkıl aşkta, bat ummanda. Sökül kalpten, dökül akıldan. Ah Kaptan ah! Bitmeyecek sandın, yitmeyecek zannettin. Halt ettin işte! Olmadı Kaptan bu aşkta yenik çıktın. Kaybettin kabul et. Yolun açık değildir biliyorum.
Aşkın dilinde bir teranedir, kalbinde bir dilektir, beyninde kezzaptır. Yan Kaptan yan! Bilirim için yanar ta içten, kaoslardasın. Karanlıklar meskenindir artık, zulasında hüzünleriyle gelir sevgilinin hayali karşına. Elini uzatırsın tutamazsın, “Küçüğüm” dersin sesini duyuramazsın. Bir el boğazını sıkıyor gibidir. Ağlarsın gözyaşların ulaşsın istersin nafiledir. Nafiledir be Kaptan!
Saç sakal iç içe… İç dışa yansımış, kalp tene sirayet etmiş, renk solmuş, bet beniz atmış, ses gitmiş, göz kaymış. Gören acır haline, acıyan dile düşürür halini. Kimse tutmaz elini, kimse bilmez derdini, kimseye konuşmaz, kimseye açılmaz tanır kendini.
Bilirim o ne ketumdur, o ne suskundur, o ne sabır taşıdır.
Ne dalgalara açmıştır sinesini.
Vur babam vur bu sine kaç dalgaya dayanır daha?
“Birini kaybetmek istersen eğer çok seveceksin.” demiştin ya Kaptan! Sözüne geldin işte! Tebrik ederim seni.
Gözlerinde akan yaşlar kalp şehrini bassa da her gün, kalbe ziyan ağlasan da, akla gelmeyecek denli işkencelere salsan da kendini gelmeyecek o yâr bir daha çıkmayacak karşına, duymayacak sesini.
O, dünyanın en hüzünlü sesini duymayacaksın bir daha. O, dünyanın en güzel cennetine açılan gözleri bakmayacak bir daha sana. İçi papatya bahçesi… Dolaşmayacaksın o bahçede asla!
Bir tek onaydı açılan yürek, kucak kucak öpücükler biriktirirdi geceleri savururdu ona doğru. Yıldızlar kaydığında dilek tutulurdu oysa o ölürdü her kayan yıldızda. Çünkü her kayan yıldız ona ayrılığı hatırlatırdı. Onsuzluğu…
Kaptan sonsuzluğun onsuzluk olduğunu bilirdi. Hüzün göbek adı olmuştu. Karanlık giysileriydi artık. Ses yoktu asla, lal olmuştu.
Kaptan! Sakız olacak denli düşmek dile yaraşır mı bu cana?
İşte bir aşığın portresi. Hiç ışığı yok ne yazık ki? Güneşin battığı yerde cenazesi. Uçta, en ucunda bulunduğu coğrafyanın.
“Aynı günde
Dört mevsime şahit olmak gibi bir şey bu
Önce özlüyor
Sonra ağlıyor
Akşamları küsüyor
Geceleri çok seviyorum.” Özdemir Asaf şiirini okudu Kaptan. “Ne kadar da beni anlatıyor, ne kadar da hislerime tercüman oluyor. Galiba çok yalnızım bunu içime döndüğümden beri daha iyi anlıyorum. Hıçkırıklarım kırıklıklarımın yanında hiç kalır. Geceleri uyuyamıyorum hal beyanımdır bu. Hayali bir sevgilin peşinde koşuyormuşum gibiydi her şey.
Çok harikaydı her şey.
Teşekkürler Küçüğüm.
Nasılsın diye bir ses duyduğumu zannediyorum papatyadan bir ses, beyazdan, sarıdan, uzaktan, derinden, denizden, ötelerden, küçükten… Sonra hayal olduğunu fark edip kabuğuma çekiliyorum yine. Günler sanki sıkıntı üstüne sıkıntı katarak üzerime geliyor. Galiba bir öfkesi var bana karşı takvimlerin. Saatler geçmek bilmiyor tutup parçalamak istiyorum saatleri karşımdaki duvara çarpıp! Daha bir sinirliyim sanki ne yaptığımı sorgulayacak denli ayık değilim bu aşk yitiğinde.
Her namazdan sonra “Rabbim kabul etsin.” diye elimi açıp ilk onun adını söylüyorum.
Tek sığınağım bu; ‘Güzel günler nasip et ona rabbim’ diye… ‘Ona güzel günler nasip et rabbim.’ diye dua ediyorum hep.
Ben senin Kaptanınım başkasının değil!