BAŞARININ SIRRI
En çok kullandığımız sözcüklerden birisi başarı sözcüğüdür. Söz gelimi, başarmalıyım, başardım, başaramadım, başaramazsam, başarabilirsin, başarılısın, başaramadı vb. gibi tek kelimelik cümleleri günlük hayatımızda çok kullanırız.
Özellikle çocuklarımızı değerlendirirken başarılı ya da başarısız sözcükleriyle bir çırpıda sonuca bağlayıveririz.
Keza devletleri, hükümetleri, bürokratları vb kurum ve kuruluşları değerlendirirken de hep bu sihirli kelimeyi kullanırız.
Terörü önleyeceğiz, fakirliği kaldıracağız, dünyanın ilk beş ülkesi arasına gireceğiz, uçak, füze, uydu, nükleer silah, şu kadar kilometre yol vb yapacağız diye hedefler koyabilirsiniz. Ancak hedef koymak demek bu hedefleri gerçekleştirmek ya da başarmak anlamına gelmez.
Başarılı olmak kendini, kurum veya kuruluşunu en olumsuz şartlara göre hazır ve donanımlı kılmakla sağlanır.
O halde, kısaca başarıdan anlaşılması gereken “önceden seçilen hedeflere ulaşılmış olmasıdır” diyebiliriz.
Başarılı olmanın ve hedeflere ulaşabilmenin üç temel prensibi vardır.
Birincisi; hedefini, ne istediğini, açık ve net olarak bilmektir.
İkincisi; seçilen hedefler doğrultusunda adım atmak, gayret sarf etmek, başarıya kesin inanmaktır.
Üçüncüsü; hedefe ulaşıncaya kadar her türlü engele, engellemeye, tuzağa, komploya, yokluğa, zorluğa katlanarak, yılmadan, usanmadan çalışmak, çare aramak, uygulamak ve bahanelere sığınmamaktır.
Başarılı insanlara ve devletlere baktığımızda, kendi plan ve projeleri yanında, hedefleri doğrultusunda başkalarının bilgi ve tecrübelerini çok iyi değerlendirebilenlerin olduğunu görürüz.
Şunu da akıldan çıkarmamak gerekir. Temelinde sağlam bilgi ve tecrübe olmayan hedef ve düşüncelerin başarıya ulaşması şansı da yoktur.
Başarıya kilitlenmiş olanlar, yüce dağları sırtlanmayı göze alan ve hedefine kilitlenmiş olanlardır.
Çünkü başarının sırrı biraz da başarma arzusunun ve inancının seviyesiyle ilgilidir. Başarıya ne kadar inanılır ve kilitlenilirse, ancak o kadar başarılı olunabilir.
Konumuzla ilgili Edison’un asistanıyla geçen şu diyalogu çok önemlidir.
Edison’un hedefi elektriği aydınlatmada kullanmaktır. Asistanıyla beraber çalışmalara başlarlar. Yıllar geçer. Bu konuda yüzlerce materyal denerler. Fakat bir türlü başarılı olamazlar.
Bunun üzerine asistanın canı sıkılır son deneyden sonra hocasına şöyle der; “Hocam buda olmadı. Bu kadar yıldır yüzlerce materyal denedik hiç biri olmadı. Dolayısıyla çalışmalarımızın ve emeklerimizin hepsi boşa gitti. Gel biz bu işten vazgeçelim” der.
Edison asistanının bu ümitsizlik ve başarısızlık ifade eden sözüne karşı şöyle cevap verir.
“Hayır, hayır, çalışmalarımızın ve emeklerimizin hiçbiri boşa gitmedi.”
Asistan; Nasıl olur hocam, yüzlerce deney yaptık olmadı. Bak bunda da başarılı olamadık. Daha ne kadar devam edeceğiz.”
Edison; “Evet, yaptığımız yüzlerce deneyde şu an için belki istediğimizi elde edemedik. Ancak şunu artık çok iyi biliyoruz. Bu yüzlerce materyalin bu işte olmayacağını öğrendik.”
Kaybederken kazanmak diye işte buna denir sanıyorum. Hedefe kilitlenmiş olanların azmi ve gayreti kayaları eritir, dağları deler, denizleri yol, fezayı yolgeçen hanı yapar.
Çünkü başarmaya bir defa inandınız mı, bütün kâinat size yardımcı olmak için seferber olur, imkânlar oluşturur, yol gösterir.
Hele birde başarıya inanmıyorsanız bütün kâinat bu defa sizi engellemek için bahane ve olumsuzluklar oluşturmaya seferber olur. Çünkü asıl başarısızlık, başaramayacağına inanmaktan başka bir şey değildir.
Çünkü başarının sırrı, neyi, ne kadar istediğinize ve ne kadar inandığınıza bağlıdır.
Star Jordan’ın bir sözüyle bitirelim yazımızı. “Nereye gittiğini bilen kişiye, dünya yol vermek için bir yana çekilir.”