Düşünüyorum
sesli sesli, çok sesliliğin güller açan bahçesinde dolaşmadan,
soruların cevapların tahammül etmemelerin arası açılmalımı, kapatılmalı
mı? Yoksa hiç karışmadan, kendi aralarındaki kavgayı her zamanki gibi
sessizce izlemeli mi? Yoksa araya girerek, birazda dayak yiyerek birkaç
söz söylemeli mi? Yoksa yine yan yatıp tatlı rüyaları görmek için,
değişik yatak yorganlar mı almalı? Acaba anlatımına anlam yeniden bir
anlam mı yüklemeli, Türk dil kurumuna mı başvurmalı? Yoksa geçmişte
ciddi ciddi düşünmeyenler gibi, hiç mi düşünmemeli, aklımı fikrimi
boşuna yormamalı mı? Acaba çok yorucu olduğu için mi, düşünce suçu var?
Yoksa vatandaş çok düşünerek düşünür olmasın, kendini yıpratmasın diye
mi acaba kimse düşünülmedi?
Gerçektende
düşünürken yoruldum! Berrak bir bilinçle yol almanın yolunu karanlıkta
aramak ne kadar zormuş? Bu berrak düşünmeyi karanlığa kimler koymuş?
Bunun bir son çizgisi yok mu, çok seslilik ile sorular cevaplar,
tahammüller edepsizliği ile açıkta mı kalacak, birbiri ile hep kavga mı
edecek? Tavırlar, tavırsızlık ile arkadaş mı kalacak? Aslında böyle
korkunç gölgelerin altında yaşamak beni donduruyor, zihnimi üşütüyor!
Acaba, başım kel ondan olabilir mi? Yok canım ne alaka, kırk dört bizim
plaka yok hiçbir alaka. Acaba bunları bir ıslah haneye kapatsam, ıslah
olurlar mı onu da bilmiyorum, şimdiye kadar neden denenmedi neden niçin
bilmiyorum! Sorulara tahammül etmelere cevap ararken, soruların içinde
boğuldum. Bence bunu düşünmek için başka bahara bırakayım, daha doğmamış
çocuğa isim vermeye benziyor bendeki bu düşünceler!
Boşu
boşuna suçluluk kompleksine girmeme gerek yok, bakıyorum etrafıma var
mı yok mu diye, suçluluk kompleksi de yok, bir çağrışım yapsam sessizce
duyan olur mu diyorum, bakıyorum o kadar feryat eden masumlar var Yüce
Rahmandan başka duyan hiç yok. Gerçi Yüce Rahman her şeyi duyuyor ve
biliyor, o zaman ben imtihandayım evet, sabırla az bekleyeyim azda yol
alayım, Rabbimin yardımı desteği ile belki yolda bir çare bulurum evet
evet bulurum Üstadın dediği gibi: Belki yarın belki yarından da yakın…
Selam ve dua ile.
Mehmet Aluç