Güneşli günlerin hatırına yaşamaktansa bir başına; yıldızlı gecelerin soluk benizli kalabalıklarında kaybolmayı tercih ederdi aslında. Tüm aydınlıkları kendisine düşman ilan edeli de fazla olmamıştı. Karanlıklarla ahbaplık, kişinin kendisinin de karanlık olduğunu göstermez elbette. Tercih etmek yaşama karşı duruş biçimini belirlemektir o kadar. Sahte gülümsemelerle kirlettiğiniz günleriniz sizin olsun, ben gerçek korkunun kol gezdiği gecenin tenhalarına meftunum diyecek kadar çok düşünmüştü aslında içinde bulunduğu durumu. Zaten düşünerek varılıyordu onun bulunduğu mevkiiye.  Zira düşünmeden varılabilecek tek yer gündelik yaşamın kendisiydi.

 

Çoğu zalim zannettiğiniz gibi karanlık ve puslu havayı sevmez. Birçoğu güneşli günlerin tutkunlarıdırlar. Zalimlerin kimisi evinde kuş besler, kimisi balık; kimisi çiçeklere bakmaktan hoşlanır, kimisi martıları izlemekten. Yani bir insan karanlığı ve geceyi sevdiği için kötü değildir. Her nedense bu hep karıştırılır. İyi insanlarda sevebilirler geceyi ve siyahı. İşin aslı insanı beğenileriyle fişlemek pek hoş bir davranış değildir. Zira geceyi, karanlığı, köpek ulumalarını ve baykuş ötmelerini seven Ahmet bir kez olsun incitmemiştir hiçbir canlıyı. Kimi canlılar gece, kimi canlılar gündüz yaşamaktayken diye düşünür Ahmet, neden insan yalnızca gündüz yaşamalıdır ki?

 

Aslında Ahmet gece bekçiliği kaldırılmasaydı gece bekçisi olmak isterdi, şimdilerde de gece yapılan bir işi istemesi gibi. Yani herkes uyuduğunda geceleyin uyumayan bir avuç insanla gecenin karanlığında çalışmak. Çoğu insanın aklına gece işi deyince aklına ya pezevenklik geliyor, ya hırsızlık ya da fahişelik. Hâlbuki geceleyin icra edilen o kadar çok meslek var ki. Gece çalışan şoförler var mesela, mesai yapan fabrika işçileri, konaklama tesislerinde, havaalanlarında, yirmi dört saat açık restourantlarda çalışanlar.  Daha sayılamayan bir çok iş grubu.

 

Ölümünde gece ile çağrıştırılması enteresan. Emin olun ki gündüz daha çok insan ölüyor. Ama geceleyin ölen bir kişi daha çok akıllarda kalıyor sanki diye düşünüyor Ahmet, penceresinin kenarından sokak lambalarının aydınlattığı sokağı izlerken. Sora içinde birden bire sokağa çıkma isteği uyanıyor. Alıyor kahverengi ceketini çıkıyor sokağa ve başlıyor adımlamaya. Geceleyin şehir daha sessiz. Uzaktan geçen arabaların homurdanmaları geliyor kulağına ve havlayan sokak köpeklerinin sesleri. Birkaç sokak ilerledikten sonra karşıdan gelen polis arabasını görüyor. Hiç bir şey yapmamış olsa da bir telaş uyanıyor içinde, anlam veremediği bir suçluluk durumu. Gece bekçileri kaldırılınca polis ekipleri devriye atmaya başladılar sokaklarda. Bu da o devriye arabalarından biri. Kırmızı ve mavi ışıkları dolduruyor tüm sokağı. Ahmet’in elleri cebinde yavaş yavaş yürürken, yanına yaklaşıyor ekip arabası. Orta yaşlı bir polis memuru şoför mahallinden sesleniyor Ahmet’e;

 

-         Delikanlı, şiişt delikanlı!

-         Efendim.

-         Ne geziyorsun gecenin bu saatinde?

-         Hiç, öylesine geziyorum.

-         İşin gücün yok mu senin?

-         Öğrenciyim.

-         Çıkar bakalım kimlik kâğıdını.

-         Peki.

-         Nerelisin sen?

-         Buralıyım.

-         Al kimliğini, gecenin bu saatinde gezme buralarda, yürü evine.

-         Ama…

-         Yürü dedim, uyku tutmadıysa ders çalış madem öğrencisin.

-         Peki.

 

Anlam veremiyordu bu duruma Ahmet. Görevi halkın özgürlüğünü korumak olan polis Ahmet’in gece sokaklarda gezme özgürlüğünü elinden alıyordu. Neden gündüz bu sokakta gezen birisini durdurup da kimlik sormuyordu polis? Gecenin bu saatinde gezilemez miydi yani sokaklarda? Bu kadar mı vahimdi yani durum? Sinirlenmişti ama bu durumda sinirli olmanın kendisine ya da içinde bulunduğu duruma bir faydası olmayacağını biliyordu. Geceleri sıkı yönetim vardı bu şehirde, geceleri yaşamak isteyenlerin dikkatine. Yine ağır adımlarla evine doğru yürümeye başladı Ahmet, kafasındaki cevapsız sorularla ve ensesinde polislerin nefesini hissederek.

( Ayrımda Farkındalığa Küçük Dokunuşlar başlıklı yazı MESUT ÇİFTCİ tarafından 11.07.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.