Islak zeminlerden  geçerken sana ulaşmak için  koşar adımlarla ve nefes nefese kalmışken hani "Düşeceksin!" diye  ikaz edip; yolumdan  alıkoyacağını sanan iç sesim kadar uzak yokluğun.
 
  Havada kasvet, havada hüzün ve gökyüzü boğuk... Elimde yalnızlık, dilimde kahvenin acımtırak lezzeti, dudağımda içmeye yeltenemediğim sigaranın izmariti saklı  ve kulaklarım, kulaklarım sesinin tınısına  hasret... 

   
  Hayale adanmış düş perdeli evlerin girintili çıkıntılı sokaklarına atıyorum kendimi hazana boyanmış ekim kızının kucağında. Dolambaçlı patikalarda erişebilmek için iç huzuruma  ağaçların gövdelerine sarıyorum ellerimi ve toprak kokuyor tabiat ana yağmurla karışık. 

  Bir yudum daha çektim şimdi... Sence hangisini ? 
  Kahve? Dumanının is kapladığı sigara? Toprağın kendine esir edercesine tutkuya boğan esrarengiz buğusu?  Yoksa derinden bir iç çekiş.... Sence hangisi? 

  Erdem müsveddesi insan topluluğu sarmış etrafımı gecenin tozlu bulutlarında seyre dalarken; sualsiz  sorgulanamadan  ifadesi alınmış karanlık çehremin. 

  Kahretsin! Yüzüne mutluluk maskesi taktığım kuklamın kolu çıkmış.. Şimdi nasıl güle oynaya geçeceğiz umutsuzluk caddesinden... 

  Gizemini kaybetmiş,  yaprak yaprak savruşturulmuş bir romanın son sayfasına gelene kadar cinayeti işleyen bir başkasıymış gibi düşündürüp, aslında  ta kendisi gibi bir halet-i ruhiyedeymişim farkında olmadan..  Okunmamış sayfalarımı  kim çekip  kopardı hem de hiç acımadan? 

  Karman çorman duygularımı kiraya vereli çok olmuştu halbuki.. Sözleşmenin süresi mi bitti! 
  Bir yudum daha çektim.. Ahh... 

  Hadi yeniden devam edelim şimdi fark ettirmeden kimseciklere kandırmacılık oyuna. 
  Ben görmedim bir şey ve sen aldatmadın. Sonra ben okumadım gizli çektiğin mesajları ve  sen de zaten silmedin. Saman altından yürüttüğün de su değil, resmen sandaldı ve de ben hücum botlarıyla dalamadım ardından, çünkü  çekincelerim vardı. 

  Es geçtim.. Esti rüzgar.. Yine savurdu hayat ve damla damla aşk... Kılcal damarlarıma  kadar işlemiş zerresi  ki farkında değil içinde bulunduğu hezimetin.  Kabullenemediğim çok şey var.. Mesela; bunu gerçekten mi hak ettim! 

  Devam ediyorum yine hiçbir şey olmamışçasına tebessümle... Parıldayan gözlerime bak iyice..        Görebilecek misin sakladığı nefreti peki? İntikam diye sadece korkaklar bağırır ve ben cesaret abidesi sadece gülüyorum sinsice suretim. Yavanlaşmış, basmakalıp sözcüklere  sığdırılmaya çalışılmış kopya sevgilere ket vurmuş mesuliyetim ki vuramaz yüzüne bozukluğunu şahsiyetim...

  Kim demiş ki odunlar sevemez ve kim demiş ki onlar sadece yanar?  Her yanışım seni bir o kadar yakışım olacak ve acı. Korlaşmış dudaklarında bir yudum su arzusu veya sevgilinin nemli buseleri... Bir yılan çıkmak için  yuvasından neden bekler tatlı dili! Öpüşmelerin hazzını alamayan  hissiz beden... Kaçamak bakışlara mahkum  edilmiş kör olasıca gözler... Tuttuğunu koparacağını sanan mecali yitik elin sahibi parmaklar...  Sayın bana iki kere ikinin kaç ettiği teranesini! 

  Sessizlik senfonisinin şefi benim... Ben susarsam herkes konuşur, ama ben konuşursam herkes susar. 

  Kaç yudumda biter dersin içine her türlü hengameyi sığdırmayı başarmış bir kupalık hayat? 

                                                  Sustum, duydun mu? 


*
*
*
Sevinçli 
( Sustum... başlıklı yazı Sevinç A. K. tarafından 6.10.2012 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.