Sanırım aklımda
kaldığı kadarı ile yanılmıyorsam ya 1983 olacak ya da 1984 yıllından birinde
olacaktır. Yaz aylarından birinde
bir gün köylerden birinde bir telefon kulübesinin açılışı vardı. Telefon
kulübesini deyince onu küçümsemeyin sakın, o dediğim yıllarda bırakın cep
telefonunu, ankrasörlü telefonların bile çok az olduğu yeni, yeni yurt içinde
yaygınlaştırılmaya çalışıldığı yaygın kullanıma yeni geçildiği bir yıldı.
Şehirlerde nadiren köylerde ise çok az olduğu bir zamandı. işte ben, böyle bir
zamanda görmüştüm sayın başbakanımız Turgut Özal’ı. Bir gurup köyün
faydalanacağı bir nahiye merkezinde, kullanıma açılan ankrasörlü telefon
kulübesinin açılışı için gelmişti. Ben de o yıllarda
çalıştığım kuruma haber toplayan biriydim. Kurumum ile ilgili topladığım
haberleri ve çektiğim fotoğrafları beni görevlendiren bir kurum adına yapıyor
onları kurumuma veriyor ya da yazısını hazırlıyordum. İşte sayın başbakanımızın
bu açılışına da o nedenle katılmıştım. Büyük bir halk topluluğu
ile onu ana yolda karşıladık, şehrin girişinde kurbanlar kesildi ve yakın bir
kasabanın belediye başkanlığı falan ziyaret edildi konuşmalar yapıldı. Ben de aynı topluluk
içinde, onun bu yurt içindeki gezisini takip eden diğer gazetecilerle
beraberdim. Görevli olduğum yer dışına çıkmamak kaydıyla onun gittiği yerlere
ben de gidiyor, onun ve yanındaki diğer bakan ve milletvekillerinin resimlerini
çekiyor ve sonra konuşmalarından görevli bulunduğum konularla ilgili kesitleri
not alıyordum. Kalabalık bir araba ve
yine onu takip eden kalabalık bir insan topluluğu ile açılışın yapılacağı
nahiyeye vardık. Rahmetli sayın başbakanımız Turgut Özal ve yanındaki
bakanlardan bazıları merasim yerinde önceden hazırlanan konuşma yerindeki
sırasıyla çıktı ve kürsüde kendileri ilgili konuşmalarını yaptılar. Konuşmalarında
siyasetten ve ülkemize yeni kazandırılan yeni, yeni geliştirmeye çalıştıkları,
teknolojik gelişmelerden falan bahsettikten sonra gerekli açılışlar yapılmış
oradaki halk ile gerekli görüşmeler yapılmış sonunda oradaki işleri bitmişti. Artık öğlen olmuştu
misafirlere yemek hazırlandığı için uzun masalar halinde herkesin üzerinde
hazırlanan yemeklerini yiyebileceği masalardaki yemeklerin olduğu yere gidildi
ve buradaki masalarda yemekler yenmeye başladı. Ben de sayın
başbakanımız orada konuşma yaparken ve yemek yerken birkaç poz almıştım. Oradaki işimiz bitmişti.
Ben de diğer muhabirlerle beraber muhabirlere ayrılan bölümde öğlen yemeğimizi
onlarla beraber yemeye başladım. Yanımda genç biri vardı,
kim olduğunu adı neydi nerede kimin adına çalışıyordu şimdi hatırlamıyorum sağ
tarafımda oturan bir gazeteciydi. Elinde tuttuğu elektronik bir cihaz vardı.
Ama bu gördüğüm elektronik eşya ne bir radyoydu nede bir fotoğraf makinesiydi. Bu günkü televizyonların
ve radyoların içinde bulunan üzerine çeşitli küçük ampullerin ve çitlerin
yerleştirildiği bir plakaya benzeyen bir şeydi. Bu arkadaşım bu dediğim
parçayı önüne koymuş o da benim gibi yanımdaki masasında yemeğini yiyordu. Sanırım artık yemek
yemenin sonuna yaklaşılmıştı. Bir ara yanımda sayın başbakanımızın sesini duyar
gibi oldum. Başımı çevirip sağ
tarafımda yemek yiyen, o elinde cihaz vardı dediğim arkadaşa doğru baktığımda
Sayın başbakanımızın onunla hararetli, hararetli bir şeylerden konuştuğunu fark
ettim. Ona duyduğum saygım
gereği, yemeğimi bırakarak hemen ayağa kalktım yanımdaki diğer arkadaşla
konuşmaya devam eden sayın başbakanım tam yanımdaydı. "Ne yalan şöyleyeyim,
benim uzun boyum onu yanımda küçücük bir boyla bırakmıştı." Daha sonra onu
saygı ile selamladıktan sonra ve onunla birkaç kelime de ben konuştuktan sonra
yine onun el işaretiyle ben tekrar yerime oturdum. Yanımdaki onunla konuşan
arkadaşı kişi, sanırım onu önceden tanıyordu çünkü konuşmalarından bu belli
oluyordu. Konuşma aralarında
elindeki o ne olduğunu hala bilmediğim cihazdan bahsediyor devamlı olarak onun
özelliklerini anlatıyordu ayak üstü sayın başbakanıma. Ve bu arkadaşım neden
bilmem onu sayın başbakanımıza vermek istiyordu. Sonunda dediğini de yaptı,
elindekini sayın başbakanıma verdi. İşte gördünüz bizler
nereden nereye geldik. O yıllarda şimdiki sıradan bir telefon kulübesinin
açılışı bile çok önemliydi. Şimdi ise bakıyorum da, neredeyse üç yaşındaki
çocuk bile elinde bir cep telefonu onunla kullanıyor. Bence bu
telekomünikasyon denen teknoloji sanırım ilk defa olarak bu rahmetle andığım
sayın başbakanımızla ülkemizde gerektiği yerini buldu.
Yüksel Şanlı er
30 Ocak 2013