GÖZYAŞI
Dile geldi gözdeki yaş: “Neden ben, neden ben damlıyorum böyle
hüzünlü hüzünlü? Hem daha kendimi tamamlamadım ve döküleceğim bir al yanağa
ansızın. Bu reva mı Allah aşkına?”
Gözyaşının bu feryadına
ve sitayişkâr sözlerine ona ev sahipliği yapan kara gözlerden yanıt geldi hemen: “ Sen kendini tamamlayıp da damlıyorsun
farkında değilsin.” dedi.
Gözyaşı şaşkın bir
halde yanıtladı: “Ama neden ben bunu fark
etmiyorum.” dedi.
Kara gözler yine
akilane ve alimane yanıtladı: “ Bir
gönle isabet ettiğinde, bir kalbe işlediğinde, bir göze tesir ettiğinde anlayacaksın bunu. İşaret
olarak biri mendil verecek silinmen için, biri yanaklarını öpecek ıpıslak bir
halde, biri sana bakıp ağlayacak belki de! İşte o zaman değdiğini ağlayacaksın
damladığının. Bir güle su olduğuna, bir fideye can… Bir göze fer olduğuna, bir
cana abı hayat…Neye değdiğine dikkat et!”
Gözyaşı sustu ve
damladı al bir yanaktan aşağıya güle oynaya.
(Bugün mesajı geldi çok uzaklardan, gözümdeki yaşın akası geldi.)
Kimse anlamadı neden
aktığını boylu boyunca.
Bir gözyaşı yazısıdır
bu. Hikayesidir aslında içimizin,
anlatısıdır derdimizin. Bir gözyaşı; anlatsam roman olurun öznesidir, kendi
filminin baş aktörüdür.
Kimse kalp alıcılarıyla
oynamasın sakın.
Merkezi bir sağanaktır
bu kalplere armağan edilen ve gözlerden sizlere ulaşan.
Gözyaşı kalp yaşıdır
aslında, hüzün sağanağıdır, duygu yığınağıdır.
Kalpten kalbe değen bir
merdivendir, içten içe işleyen bir ahtır, gözden göze parlayan bir yakamozdur.
İspatıdır acının.
Kanıtıdır hüznün.
Resmidir çekilen
çilenin.
Ve imzasıdır
mutluluğun.
Tane tane dökülürken
gözlerden, yanağa doğru süzülürken imzasını atar ıslanan gönüllere ayrılığın
yahut hüznün yahut da mutluluğun.
Islanan
kirpikler ispatıdır gönüldeki fırtınaların.
Nemli
gözlerden çakan şimşekler habercisidir yağmurların.
Ağla ey sevgili, yaşın
kuruyana değin.
Ağla ey maşuk, yaşın
kemale erene değin.
Ağlama diyecek bir ses,
akan yaşları silecek bir el, üşüyen bedeni saracak bir sıcak kucak… Başka bir
şey değildir ilacı. Başka bir şey değildir bunun.
Tesellisidir
canın gözyaşı.
Açılan
penceresidir ruhun sıkıldığınızda, oksijenidir sevdanın nefessiz kaldığınızda,
aşkın feneridir karanlık zamanlarda, yalnızlığın had aşımıdır zor zamanda,
hüznün somutlaşan halidir belki de.
Gözyaşı insan olanın
yaşıdır; can taşıyanın, şefkat sahibi olanın en mühimi kalbi olanın
işidir.
Bir damla gözyaşı kaderim oldu.
Dile geldi: “Ben bu
gözlerin habercisiyim yola çıkmış olan. Kalpteki fırtınaların sözcüsüyüm. Kalp ağlamasa
gözden yaş gelmez işte.”
Kalp gözyaşıyla seslenir bize.
Ağlamak erdemli bir iştir çünkü kalpten gelir ve kalbe dokunur.
Ağla şimdi kalbim! Yaşlar senindir,
gözler…
Çağla kar suyu gibi, mevsim
senindir, gül senin!
Faslı güldür bekleyen seni heyecanla. Ak da gel kalp
diyarından, önüne kat da gel hüznü sevinci. Hüzne denk gelen siyah bir gül olur,
sevince denk gelen beyaz…
Gözyaşıdır insanın kimliği.
Erkeği kadını yok gözyaşının, insanı var hüngür hüngür
ağlayan!
Aşkın gözyaşları var bir de insanı bulan.