/
yüklemleri diyorum
tek başına yüklenir gidersin
devrilmiş cümle başlarında apansız
ne kadar hüküm giyerse beyaz
işte öyle ışığını çalar ayna
bir o kadar daha düşersin bu yaşamaksa
isimsiz bir sevincin ardı sıra
güç bir sebat içindeyim
ne olur anla beni siyah
katli vaciptir yalnızlığın ama...
tarihler oyuncak bebekler
elime sayılmış sarı saçları güzel yüzleri var
ömürleri benim elimde biliyorum
ama onlar da benimle oynar
kendini tekrarlayıp duran
şarkıları çalar radyolar, duymuyorum
takvim yapraklarına tutuşsun ateş
sürülmüş kötü izler akıtsın ay
duvarsız evlerden ırak
kalmış hayalinde sayıklayan pencereler
su olsun bırak
yanan çiçekler aldım bugün kendime
iliştirdim birazını annemin resmine
birazını göğsüme sakladım
sırf sen istedin diye
bu bir çeşit sevme bilmiyorsun
yağmuru unutma
aslan gürlemesi biraz acıkması göğün
bilmediğimiz yüz ölçümünde hüzün
esrarengiz ve uzak şehirler
böyle iyiyiz der gibiler oysa
köhne maskesini çıkarma kıtaların dostum
öylece dursun
yoksun kadınlar baladı hep böyle
hayali büyüdükçe küçülürüm
hayli zayıflamış kirpikleri tak gözüme uçurum
öylesine uzun tutsak ki an saniye
şaşarsın bu ne kör düğüm
neden böyle ağaçlar çizdiğimi bilmiyorum
taburenin ayağına inan
asil bir duruşu var çünkü balkonda tek başına
herkes cesur sanma rüyadaki kadar
yeniden uyanman için özellikle sabaha
kesilmeyen bir düş daha göreyim, uğra
bir mektup bırakırsın suya hatta
yerine ulaşsın, açılsın
acıtmasın istersin ama...
başımı koydum ayağının ucuna
güvensiz güneşler açıyor yamalı perdeler
ahdım var ısıtmasın nehirler
ben sarhoş olmadan aşkı
göçen kuşların ayininde kesip saçımı
atacağım koca koca binaların üstünden
sanmıyorum kader veya keder şimdi ne fark eder
/