Kader mahkûmuyum diye serbest kaldım

Serbest kalacağıma mahkûm kalsaydım

Diyordu feryat feryat gözleri

İsyan dolu yankılanıyordu sessiz sözleri

Sefil kaldım diye ağlıyordu hıçkırıklarla gözleri

Bir lokma ekmek kazanmaktı çırpınırken ağlayan elleri

Lakin mahkûmdu ya, iş vermezdi anlayışsız işverenleri

Girmişti soğuk yakan demir parmaklıklar ardına

Mahkûmdu elleri

Kelepçeli idi elleri

Mahkûmdu artık tüm bedeni hayalleri

Uymuştu bir an nefsine

Ama pişmandı lakin çıkmaz olsaydım diyordu gözleri

İş yoktu âlemde kendisine

İş vermezdi işverenler

Kimlikte damgası vardı çıkmazdı lakin

Herkes duyunca mahkûmluğunu

Sessiz hor gören zelil eden sefil eden gözleri ile

Dövercesine sövercesine bakan o sözleri ile

Yıkılmıştı

Bu mahkûmluktan daha zordu

Çare yoktu aç ve sefil kalmıştı ızdırap dolu hayatında

Sefilleri oynayan rolünde

Hayatın içinde yoksullukla savrulurken

Merhametten eser kalmamış dış dünyanın

Kin kusan yaşamında kurtulmanın çaresi geldi aklına

Ya ölümü seçecekti ahiretini yok edecekti

Ya da tekrardan gerçekten

Tekrardan ve de gerçekten kader mahkûmunu yaşayacaktı

Daha kahır eden yok eden

Bu yabancı dünyadan kurtuluş için tekrar içeri girmeyi göze aldı

Bakarken küçük bir çocuğun masumiyetinde gözleri ile dünyaya

Ağlayan nalân nalân ağlayan hıçkırıklarla

Daldı dükkânın içine heyecanla şevk ile

Çaldı bir tane ekmek ve bir parça peynir

Koştu deliler gibi koştu çatlarcasına

Oturdu soluklandı vesveselerden korkularında kurtularak

Bir ekmeğe birde peynire baktı

Gönül ferahlığı içinde, içine de gözyaşını sımsıcak akan

Gözyaşlarını katarak yedi bir lokma ekmeği

Şimdi delicesine bir kavgaya girdiği

Yaşam kavgasında yenik düşen bedeni

Anadolu denilen kadim topraklarda

Sırtından bıçaklanmış bir lokma aşına kan katanların

Feryat bakan vicdansız gözleri altında karakola doğru ilerledi

İçinde bin sessizce isyan eden düşüncelerinde ilerlerken

Kendi kendine düşünerek aklında dolaşan sözlerle yürürken

Ölüm değildi beni yıkan

Gerçeği hayale çevirmeyen hayatımı hayallerimi yıkan

Yaşattığınız kahpe yolda tek başına onursuzca terk edişinizdi beni yıkan

Musalla taşında cenazemi yıkayan diken diken batan ellerinizdi

Diken diken batan gözlerinizdi

Sözlerinizdi ey insanlar

Artık rahat uyun bir parça lokmayı çok görenler

Tıka basa yiyin artık korkmayın aç kalmazsınız

Korkmayın rahatlıkla binin lüks otomobilinize

Hatta bir tane daha alın

Rahat oturun koltuğunuza

Beni mahkûm edenler.

Demir parmaklıklar kapanırken suratına bir bir

Gülümsüyordu gözlerinde mutluluk gözyaşı akıyordu

Bir mahkûmun ızdırap dolu yaşantısında

Çığlık çığlığa feryat feryada ölü gözyaşları akıyordu

Ranzadan soğuk ama şimdi sımsıcak olan zemin betona

Gülüyordu gözleri

Sancısından insanı insan yapmaktan eser olmayan

Sancıdan kurtaran gülüşünde

Eli uzandı sanki gülümseyerek bir lokma ekmeğe ve suya

Gözleri daha umut dolu idi ufukta batmakta olan akşama bakarken

Uzandı ranzasına kapattı gözlerini

Son bir ders alan gözlerini

Son bir ders alan insanlardan gözlerini kapattı

Adil yargılama yaşama hakkı vermeyen dünyaya

Aklını ve zihnide kapattı

Ve uykuya daldı.

 

( Mahkûmunun Serbest Kalması Ve Sonrası başlıklı yazı kul mehmet tarafından 20.07.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu