….
Derviş bağrı taş gerek,
Gözü dolu yaş gerek,
Koyundan yavaş gerek,
Sen derviş olamazsın .
…………………………………..
Dövene elsiz gerek
Sövene dilsiz gerek
Derviş gönülsüz gerek
Sen derviş olamazsın
Vaktiyle bir derviş, nefisle mücadele konusunda epey mesafe kat etmiş..
Meşrebinin usûlünce bundan sonra ya Kalenderî ya da melami olacaktır.
Yani her türlü süsten, gösterişten arınacak, varlıktan soyunacaktır. Fakat iş
yamalı bir hırka giymekten ve bir asa
taşımaktan ibaret değildir elbette. Her türlü gösterişten arınmak gereklidir… Saç, sakal, bıyık, kaş… ne
varsa hepsinden. ..Derviş, usûle uygun hareket eder, soluğu mahalle berberinin koltuğunda alır.
Vur usturayı berber efendi, der. Berber, dervişin saçlarını köpükler, itina ile
kazımaya başlar. Derviş aynada kendini seyretmektedir. Kafasıının sağ kısmı
tamamen kazınmıştır. Berber diğer tarafa usturayı vuracakken, yağız mı yağız,
bıçkın mı bıçkın belalı bir kabadayı naralar atarak girer içeriye. Doğruca dervişin
yanına yaklaşarak, başının kazınmış kısmına okkalı bir şaplak atar ve :
"Kalk bakalım kabak efendi, kalk da
tıraşımızı olalım." diye kükrer. Dervişlik bu… Sövene dilsiz, vurana elsiz
gerek. Kaideyi bozmaz. Ses çıkarmaz,
usulca bir derviş edasıyla çekilir köşeye. Berber mahcup, fakat korkmuştur. Ses
çıkaramaz. Kabadayı koltuğa oturur, berber tıraşa başlar. Ancak belalı kabadayı
tıraşı bitene kadar sürekli aşağılar dervişi, inanışını ibadetini taatını kılığını kıyafetini……
“Kabak aşağı, kabak yukarı…” derviş sabıra odaklamıştır kendini.
Nihayet tıraş biter. Bıyıklar yağlanmış kokular sürülmüştür . Kabadayı
dükkandan çıkar. Henüz birkaç adım gitmiştir ki, gemden kurtarılmış bir at arabası yokuştan aşağı hızla üzerine gelir. Kabadayı şaşkınlıkla yolun ortasında
kalakalır. Derken, iki atın ortasına denge için yerleştirilmiş uzun sivri arabanın oku karnını deşiverir kabadayının. Kabadayı oracıkta bir kurbağa leşi gibi yolun ortasına serilip kalır.
Ölmüştür. Görenler çığlığı basar. Berber ise şaşkın mı şaşkın…
Berber , bir manzaraya bakar , bir dervişe , gayri ihtiyarî sorar:
"Biraz ağır olmadı mı derviş efendi ? "
Derviş mahzun, düşünceli cevap verir:
"Vallahi gücenmedim alınmadım söylediklerine,
yaptıklarına, nefsime ağır da gelmedi hatta
hakkımı da helâl etmiştim.