Feriddüddin Attar'dan
Rivayet olunur ki, kuşların hükümdarı olan Simurg ( Zümrüd-ü Anka ya da
Batı'da bilinen adıyla Phoenix ) bilgi ve hikmet ağacının dallarında yaşar ve her şeyi bilirmiş...
Bu kuşun özelliği gözyaşlarının şifalı olması ve yanıp kül olduğunda, kendi küllerinden yeniden dirilip hayat bulmasıymış...
Kuşlar Simurg'a inanır Simurg'a güvenir, onu kutsar ve onu kendilerinin kurtarıcı meleği gibi düşünürmüş.
Kendi dünyalarında yolunda gitmeyen ne varsa her şeyin düzeltilmesini Simurg'dan beklermiş zavallı kuşlar . Ne var ki, Simurg ortada görünmedikçe sabırları tükenmiş , kuşkuları artmış ve sonunda Simurg'dan umudu kesmişler.
Derken , uzak bir ülkede yaşayan bir kuş ,Simurg'un kanadından bir tüy bulmuş .Simurg'un hayatta olduğunu anlayan Dünya'daki bütün kuşlar, büyük bir umut ve heyacanla toplanmış hep birlikte Simurg'un huzuruna gidip ondan yardım dilemeye  , başlarına hükümdar olmasını istemeye karar vermiş...
Ancak Simurg'un yuvası , etekleri bulutların üzerine serpilen Kaf Dağı'nın zirvesindeymiş... Oraya erişmek içinse yedi dipsiz karanlık ve sıcak vadiyi aşmak gerekirmiş, hepsi birbirinden çetin yedi dipsiz sarp ve çetin vadi...
İstek, aşk, marifet, istiğna, tevhid, hayret ve yokluk vadileriymiş bunlar...
Kuşlar, hep birlikte göğe doğru ucsuz bucaksız vadilere uçmaya başlamışlar.
İsteği ve sebatı az olanlar, dünyevi heveslere takılanlar nefsin ve ihtirasın zebunu olanlar, mâsivâdan gönlünü arındıramayanlar, yolda birer birer dökülmüş.
Yorulanlar düşenler ve ateş kesilip yananlar olmuş bu sonsuz yolculukta ...

"Aşk Denizi " nden geçmişler önce ". "Ayrılık Vadisi" nden uçmuşlar...
" Hırs Ovası " nı aşıp, " Kıskançlık Gölü" ne sapmışlar...
Kuşların kimi "Aşk Denizi" ne dalmış, kimi "Ayrılık Vadisi"nde kopmuş sürüden... Kimi hırslanıp düşmüş ovaya, kimi kıskanıp batmış hırs gölüne...
Önce Bülbül geri dönmüş , güle olan aşkına ve hasretine dayanamayıp. Papağan o güzelim tüylerini ve dillerini bahane etmiş ; oysa tüyleri ve dili yüzünden kafese
kapatılırmış. Kartal, gökyüzündeki hakimiyetini kimseye kaptırmak
istememiş . Baykuş yıkıntılarını , virane örenlerini özlemiş. Balıkçıl kuşu bataklığını...
Yedi vadi üzerinden uçarken sayıları gittikçe azalmış kuşların.
Ve nihayet beş vadiden geçtikten sonra gelen Altıncı Vadi " hayret " ve
sonuncusu yani Yedinci Vadi " Yokoluş / ifna " da bütün kuşlar umutlarını yitirmiş... Kaf Dağı'na vardıklarında geriye sadece otuz kuş kalabilmiş.

Sonunda sırrı, sözcükler çözmüş : Farsça "si", "otuz" demektir" murg" ise
"kuş"...

Simurg'un yerini bulunca çalmışlar kapıyı içerden büyükçe bir ayna getirmiş kapıda bekleyen hizmetçi .Ögrenmişler ki ; "Simurg - otuz kuş" yani aradıkları hükümdar kendileri...
Ve anlamışlar ki hepsi birer Simurg'muş...
Gerçek yolculuk gönül dünyamızda , kendimizi bilmeye ve tanımaya yapılan yolculuktur.
Bu sırra eren "Sultanı enbiya" ve onun meftunları aynı şeyi söylememiş mi
" Kim ki nefsin bilirse Rabb'ını bilir. "

ilim ilim bilmektir
ilim kendin bilmektir
sen kendini bilmezsen
bu nice okumaktır .
.....
Yunus EMRE
Bilmek istersen seni
Can içre ara canı
Geç canından bul anı
Sen seni bil sen seni
.....
Hacı Bayram VELİ

Dermân arardım derdime
Derdim bana dermân imiş.
Burhân arardım kendime
Aslım bana burhân imiş.

Sağım solum gözler idim
Dost yüzünü görsem deyü
Taşralarda arar idim
Ol cân içinde cân imiş.
................
N. Mısrî
Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen
Merdüm-i dîde-i ekvân olan âdemsin.
Ş.Galip
Demişlerse Simurgu ve Anka'yı beklemekten vazgeçerek, şaşkınlık ve yokluk vadilerini aşıp kendimizde saklı olanı okumak sonra öze dönmek vaktidir.

Kendi küllerimizden doğabilmek için benliğimizi yakmadıkça,
her birimiz birer Simurg olmayı göze almadıkça, bataklığımızda,
tüneklerimizde ve bencil kafeslerimizin kuytularında yaşamaktan kurtulamayacağız.

Şimdi kendi kendimizi tanımak ; kendi gökyüzümüze açılmak ve o sonsuzluk vadisinde uçmak zamanıdır...
Haydi vakit yok.
...........................................................
Düzenleyen : İbrahim Çam

( Şark İslam Klasiklerinden / Simurg Efsanesi başlıklı yazı İbrahim Çam tarafından 11.07.2009 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.