Aşk Ağır İntihardır 3
Sabah
saat sekiz gibi uyandım. Rüveyda’dan mesaj gelmişti. Saat on gibi annesiyle
evden çıkacağını belirtiyordu. Anlaşılan öğlen birde burada olurlardı. Ben o
saatlerde üniversitede olacaktım. Onlarda ana-kız evlerine geçerdi. Belki akşam
bir kahve içmeye çağırırdım onları. Belki yeni duyguların cenderesine sıkışacak
ruhum aydınlığa erişecek bir ışık yakalardı. Sonra Rüveyda’nın gülümseyen o
gözlerine şahit olmak ve Sedef’in ateş kaplı bakışlarına erişmek beni adeta
nirvanaya ulaştıracaktı. Her şey bu bir kaç gün içinde başlayıp bitecek diye
hissediyordum..
Hazırlanıp üniversiteye gitsem iyi olacaktı. İlk dersim boştu. Kahvaltıyı yol
üzerinde nezih bir mekanda yapmayı son günlerde alışkanlık edinmiştim. Bugün de
böyle yaparım diye düşünüyordum. Orada sıcak bir kahve yudumlamak, bir kaç
parça bir şey atıştırmak ve sabah mahmurluğuna şahit gözleri izlemek başka bir
şeydi. Geçmişimden yansıyan bir ışığı yüzlerde görmek, yolda aceleyle giden
adımları izlemek apayrı bir duyguydu. Babam ve annemle geçirdiğim o kısacık
günlerin bir zerresini tekrar hissedebilmek adınaydı belki tüm bunlar. Ya da
her neyse. Geçmişim birçok noktasıyla kapkara bir kuyu gibiydi. Onu görmeye
çalışmak imkânsız denilebilirdi.
Gri bir takım elbiseyi, beyaz bir gömlek ve hoş bir kravatla kombinleyip evden
çıktım. Saat sekiz buçuğu az biraz geçmişti. Yollar öğrenci ve işe yetişmeye
çalışanlarla doluydu. Otobüsler yeni bir yolcu bulabilmenin arzusuyla, ağırdan
alarak ilerliyorlardı. Yüzler mahmurluk ve geç kalma telaşı içerisindeydi. Koca
bir şehri yansıtan dev bir ayna, tüm gözlerimin önüne serili gibiydi. Nihayet
şehrin merkezindeki mekâna gelmiştim. Bir kaç araba yolun kenarına park
etmişti. İçerideki masaların birçoğu dolmuş sayılırdı. Dükkan sahibi bu saatlerde geleceğimi
bildiğinden bir şekilde bir masa ayarlardı. Arabadan inip ağır adımlarla
yürümeye başladım. Mekana girdim. Dükkanın sahibi Ahmet Bey:
- Hoş geldiniz Hakan Bey dedi.
Hoş bulduk dedim ve bana gösterdiği masaya oturdum. Kahvaltıya kahveyle
başladığımı bilirdi.
- Kahve dedi...
- Başımı salladım.
-Peki deyip ayrıldı.
Birazdan şık bir fincanda sıcak bir kahve masama gelmişti. Yanında açlığımı
bastıracak bir kaç şey sipariş verdim. Keyifle kahvemi yudumlamaya başladım.
Yan masada iki üniversiteli genç karşılıklı oturmuş, kahvaltılarını
yapıyorlardı. Kız bir şeyler anlatıyor, erkek ara sıra onaylayıp, bazen de bir
kaç kelime konuşuyordu. Uzak masada tek başına şık bir hanım sıcak çayını içip,
masa üstünde duran gazeteyi okuyordu. Bir ara dükkanın önünde eski püskü
kıyafetiyle bir adam durdu. Dükkan sahibi kapıyı açıp, bir pakete sığdırdığı
bir kaç poğaçayı adamın eline tutuşturdu. Adam bastonuna dayanıp, ağır
adımlarla oradan uzaklaştı. Aradan geçen bir saat içerisinde dükkan farklı
yüzlerle doldu boşaldı. Her biri farklı bir dünyanın sırrını omuzlamıştı ve
kendi dünyalarında haklı olmanın manası içerisinde yaşayıp gidiyorlardı. Artık
kalkma vakti gelmişti. Hesabı ödeyip dükkandan ayrıldım. Arabaya atlayıp üniversite
yolunu tuttum.
Öğlen iki gibi Rüveyda’yı aradım. İstanbul’a gelmiş olmalıydılar. Telefonu bir kaç defa çaldı. Nihayetinde
açtı. Sesi her zaman ki gibi neşe doluydu.
- Nasılsın hayatım, yolculuk nasıl geçti? dedim.
- İyiyim aşkım. Bizde yeni geldik sayılır. Yolculuk fena değildi.
- Sedef Hanım geldi mi? dedim.
-Evet aşkım. Evi de çok beğendi, bayıldı resmen.
- Sevindim. Akşam sizi yemeğe davet etsem?
- Memnuniyetle dedi gülerek.
- Peki anlaştık öyleyse . Saat sekiz gibi gelir alırım.
- Tamam aşkım dedi.
Akşama biraz zamanım vardı. Geceye hazırlanmalıydım ve Rüveyda’ya bir sürpriz
hazırlamalıydım. Sürprizlere bayılırdı. En çokta çiçeklere. Kırmızı gülün
anlamı her yerde aynıydı ama, bu gece ki manası bende başka olacaktı. Geçmişin
ateşi, bugünün alevini arttıracak mıydı görecektim.
Üniversiteden biraz erken ayrılıp hazırlıklara girişsem iyi olacaktı. Önce
rezervasyonu halledip, sonra sürprizleri hazırlamalı ve saat yaklaştığında
evlerine gidip onları almalıydım.
Her şey hazır sayılırdı. Evden ayrılmıştım ve Rüveyda’nın dairesine gelmeme bir
kaç sokak kalmıştı. Heyecanlı bir gece olacaktı. Nihayetinde gelmiştim. Arabayı
usulca yanaştırıp, indim. Onlarda kapıda görünmüşlerdi. Rüveyda şık bir gece
kıyafeti giymişti. Sedef ise yaşına uygun daha ağır bir kıyafete bürünmüştü.
Her ikisi de oldukça şıktı.
- Merhaba iyi akşamlar Sedef Hanım, İstanbul’a hoş geldiniz dedim, nazikçe elini
öptüm.
- İyi akşamlar Hakan Bey, hoş bulduk dedi.
Arabanın kapısını açtım. Sedef yerine geçti. Rüveyda’ya bir bakış attım.
Kıyafeti dekolte sayılırdı. Bakışlarımın sebebini anlamıştı. Gülerek, umursamaz
bakışlarla yanaştı. Nereye gidiyoruz aşkım dedi. Yanağıma bir öpücük kondurup,
arabanın arka tarafına annesinin bindiği kapının aksine doğru ilerlemeye
başladı. Yetişip kapıyı açtım.
- Buyurun Rüveyda Hanım dedim şakayla karışık.
Her zaman ki neşesiyle gülerek arabaya bindi. Artık gidebilirdik.
Rezervasyon yaptırdığım bu lüks restaurant doğrusu İstanbul’un gözde mekânlarından
biriydi. Bu yeri seçmekle Sedef’in ruhunda, intikamın ayak izlerini sergilemeye
başlıyor olacaktım. Bu gün şahit olacakları onun bir daha asla unutamayacağı
bir anı olarak kalacaktı. Her şey hazırdı. Restaurant girişinde görevliler bize
yerimizi gösterdi. Tam istediğim gibiydi. Artık gece başlayabilirdi.
Sedef ve Rüveyda yerlerine oturduktan sonra, bende tam Rüveyda’nın karşısındaki
yerimi aldım. Güzel bir geceye başlamanın heyecanı, Rüveyda’nın tüm benliğini
sarmıştı. Bunu hareketlerinden, heyecanından hissediyordum. Sedef tecrübenin
getirdiği bir asilliği ve zarafeti yansıtıyordu ortama. Restauranttaki onun
yaşındaki beyler, hissettirmemeye çalışarak bakışlarıyla onu süzüyorlardı. O
ise bunları görmezden geliyor görünüyordu.
Az sonra masa servisi için görevli genç bir delikanlı yanaştı. Nezaketle
menüden tercih yapıp yapmadığımızı sordu. Ben bu gece hafif bir şeyler yeme
düşüncesindeydim. Yüreğimin derinliklerinde taşınan ağırlık, yeteri kadar yük
oluyordu. Sedef ve Rüveyda isteklerini söylediler. Ben de tercihimi belirtip,
garsonu uğurlamak üzereydim ki, bu sırada ana yemek öncesi Sedef bir içki
istedi. Anlaşılan yaşanacakları hissediyordu. Ama bu gece onu sarhoş etmeye hiç
niyetim yoktu. Ben içki kullanmadığımdan bir kokteyl rica ettim. Rüveyda’da
nadiren alkol kullanırdı. O da benim gibi istemediğini belirtti. Garson siparişleri
not edip uzaklaştı.
Az sonra içeceklerimiz gelmiş, ortamda
yavaş yavaş ısınmaya başlamıştı. Sedef üzerindeki gerginliği atıyor gibiydi.
Rüveyda ise, bu gece olacaklardan habersizdi. Belki bazı şeyleri tahmin ediyor
olsa bile, sonucu asla bilemezdi..
Laf
lafı açıyordu. Sedef belki de içkinin de etkisiyle neşeli bir hal almıştı.
Yemeklerimizi afiyetle yerken, Sedef’e
İstanbul’da ne kadar kalacağını sordum.
Sedef şakayla karışık, bir parça da kızaran gözlerin keskinliğiyle:
- Hakan Bey, benden öyle kolay kurtulamazsınız!
-Estağfurullah Sedef Hanım, o nasıl söz…
O sırada Rüveyda söze girip;
-Aşk olsun anne, sen yeter ki kalmak iste. Başımızın üstünde yerin var.
-Elbette Sedef Hanım…
Hakan Bey’in ve senin biraz daha misafiriniz olmak isterim elbette. İstanbul’a
gelmişken, yedi tepeyi gezmeden, hele de Hakan Bey’in üniversite de misafiri
olmadan gitmem.
- Elbette Sedef Hanımcığım, memnuniyetle ağırlarım.
Artık gecenin sonuna geliyorduk. Saat 12’ye yaklaşmak üzereydi. Gecenin
sürprizini uygulamanın zamanı gelmişti. Hafiften başlayan keman sesiyle
birlikte, salonun ışıkları loş bir hale getirilmişti. Rüveyda şaşırmış gibiydi.
Sedefte hiçbir şaşkınlık belirtisi gözükmüyordu. Olacakları sezmiş olmalıydı. O
sırada yaklaşan kemanın sesiyle birlikte, Rüveyda’yı dansa kaldırdım.
Şaşkınlığı had safhaya yükselmişti. Gözleri gözlerimde, heyecanla bakıyordu.
Şimdi tam sırasıydı.
-Rüveyda benimle evlenir misin? dedim..
- Gülümsedi, şaşırdı sonra heyecanla, elbette aşkım dedi..
Tam o sırada başımızdan aşağı gül yaprakları dökülmeye başlamıştı. Özel rica
üzerine hazırladığım ses sistemiyle, ondan gelen cevap üzerine, Rüveyda’ma çok
sevdiği güller arasında bu unutulmaz duyguyu yaşatıyordum. Elbette Sedefin de
burada olması planlarımın bir parçasıydı. Bundan uzun yıllar önce, başkasının
omuzlarında başlayan mutluluğunun meyvesi, şimdi benim omuzlarımdaydı. Gözleri
aşkla, gözlerime bakıyordu. Benim için bundan daha güzel bir şey olamazdı.
Elbette sürprizler bitmiş değildi.
Yaklaşan kemancı, tatlı bir nağme ile aşkımızı anlatırken, Rüveyda bu anın
etkisiyle kendinden geçmiş gibiydi. Onun hayatında sevdiği şeyleri çok iyi
biliyordum. Güller, sımsıcak bir aşkın yankısı olan notalar ve ben. Biliyordum
ki; bu genç kızın hayatında, vazgeçilmez bir yer edinmiştim.
DEVAM EDECEK..
(
Aşk Ağır İntihardır 3 başlıklı yazı
Süvari İzci tarafından
1.10.2013 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.