O yâr küsmüş
bana!
Yüzüm gözüm
ayrılık içinde…
Ne yana baksam
onsuzluk var, ne yana dönsem onsuzluk; acıma misal sonsuzluk…
Kurşuni bulutlar
sarmış soluduğum havayı…
Yüreğime
kurşuni sözler isabet etmiş, doktor bilmez bu yarayı…
Mermi gibi
gözler, tetikte bekler.
Vurmak için
canı, almak için öcünü…
Çöker bir
akşam karanlığı gibi üzerime yokluğun, kara bir çarşaf gibi…
Sen küsmüşsün
ya şimdi bana, moralim bozulur şimdi, aklım karışır, sakallarım tıraşsız kalır,
üstüm başım kirlenir.
Gözlerim bir
ömür boyu sağanağa durur.
Dalım kırılır,
çiçeğim solar, bülbülüm susar!
O yâr küsmüş
bana!
Yüzüm gözüm
ayrılık içinde…
Kime dönsem seni
görüyorum, bu kadar da sen yok ki sabrımda!
Kim konuşsa
sesini duyuyorum, bu kadar da olmaz yani, tahammülüm yetmez!
Tahayyülümün tek
papatyasısın, seviyorum sende kalmış.
Her tarafa
sinmişsin bir paslı is gibi, çökmüş yokluğun habis bir sis gibi. Seci
istiyorsan bu hüzün metninde al sana seci, ayrılık çok feci…
Hüznüm tavan
yapmış o yar bana küsmüş.
Oy ölem ben,
nefessiz kalam, şerha şerha olsun canım, ceriha ceriha yarılsın yüreğim,
dökülsün kanım damar damar, çıksın canım atar atar!
“İnsanlık yerde kalmış, aşk meşk rafa
kalkmış.” diye beylik laflar ediyorum herkese, içimde sen enkazı var oysa!
İçimde sen hüznü var tıka basa, sevmenin tek anayasası bu olsa ben ülkesinde. Komple
hüzün emri verilmiş bana karşı, komple gözyaşı, komple ayrılık…
O yâr küsmüş
bana!
Yüzüm gözüm
ayrılık içinde…
Gül açmış gül kokmuş
bana ne? Yaşlarla dolu gözüm, ıpıslak kirpiklerim… Bülbül ötmüş bülbül şakımış bana
ne? Feryatla dolu kursağım, kupkuru boğazım…
Neden gridir
hava?
Neden
tüylerini döküyor kuşlar?
Neden çatlıyor
yer, neden ağlıyor gökyüzü?
Küsme,
küsersen işim rast gitmez, havam bozulur rengim siyaha döner,
Küsme,
küsersen canım çıkar…
Küsme…
Çekme ayrılığın
pimini, infilak etmesin yüreğim yokluğunda…
Etme!