Bana aşkını fısılda
Uzanmasın ellerim yâr, ne çıkar?
Dol zifir karası gecelerime.
Kehkeşanım,ışığım ol
Huzme huzme…
Köz sarmış yaralarıma merhem;
Uykum,sevincim ol sensizliğime.
Çal bir Ankara havası;
Türküm ol
Aşkın varoşlarında
Eşkıya kılıklı med/cezirler abanırken kuytularıma
Dilimden düşmeyen şarkım,
Ay kesiğim, güneş yanığım.
Ses verdiğinde martılar
Dalga seslerinde bul beni.
Süzülüp kıyılarıma
Kor bir alev gibi düşerse diline adım,
Hüzzam bir beste gibi nakarat nakarat.
Nuh tufanlarında,
Tutuklanmış bir hücrede
Ölümcül habis bir ur misali…
Bir eylül ağrısı vurmuşsa sol yanına
Irgalanıp alaz alaz…
Başında eserse kavak yelleri
Zor geldiğinde sancılar;
Gözlerinde yaş kurutursa ağıtlar,
Yorgun akşamlar avutuyorum kirpiklerimde,
Gözlerim uykuya küs.
Solgun güneşler sürerek sabahlarıma,
Alnıma kazınmış derin izinle
Hicaz bir şarkıyı fısıldar gibi...
Desem günah,
Avutarak kimsesizliğimin sesini
Hücrelerimde sensizliğin dikenleri,
Cemalini çiziyorum tuvalime.
Sükûtumda demleyerek
Susuyorum, susturuyorum
Sessizliğini gecenin,
Aksanı bozuk bir lisanla.
Kendine yabancı
Viran bir şehre varıyorum.
Ecnebi bir şehrin varoşlarında
Çıkmaz sokakların birinden diğerine,
Sapaklar eskitiyorum labirentlerinde.
İbrahimî bir ateşle
Harran’ın orta yerinde