Hayrettin Taylan
geceye ninnilerini söyleten yara dağının
aslanıyım
heceye temennilerini
dinleten
yara ormanın ceylanısın
dağ ile orman koyun koyuna
bizi çekişmekte dilsiz
destanlarla
ezgisi
uykudan çok sensizliğin ölümcül
soğuğundaydı
yarım kalmış ,
yarim kalmamış gecelerin sessiz harf
eriyişi gibi
nidalara
teslim olmuş teşbihlerin
tespihinde çekimleniyor yadım
hülyalı
bakışlarından kurşunu ağlatan
bakışına esir çıkmazlardayım
bu nemli
gözlerin mucidi ben olabilirim
bu
atomları parçalatan bakışının
fizikçisi ben değilim
içimde hiroşimalar ağlarken,
öyle salına salına gezme yarakentimde
2…
yaşanmamışlıkların
mevsiminde ısınıyor yüreğimde
gidişin
benin içinde senin tohumların damlalarınla
ekildi gönlümün humuslarına
görünmeyen
an gibi yeşeriyorsun bahtımın
ortasında
özlediğim
her şeyde meyve oluyor senden kalanlar
beklediğim her
yarde sevda oluyor
senden kalanlar
dinlediğim her şarkıda pişmanlıklar tele
değiyor senden çalınanlarla
vazgeçmek mi
sevmek mi,?
sorularında sorunun kendisi
cevapsız yanıyorken
sevmek
irsidir, sevmek millidir, sevmek,
sonsuzdur, sevmek bendendir diye
oradayım
3…
feryatları
eğiten yangınların kül
komşusuyum gülüne meftun için
benin içinde sen…senin içinde beni eğiten
algıların bilinç kulesiyim
kara bahtımın
adılında dilsiz destanlar yazan dişil erksin
mutluluğun umut atlasında
rengime yakın yarsın
bakışında asırlık kederlerin izi,
izm gibi yüreğimde yanarken
yakışındaki ömürlük kaderin yaşanırlık
havasından kaçamam
4..
öpüşlerinde ,muradına eren masalın
muradıyım
sarılışında , ruhun magmasını
ısıtan penguenlerin yar
çobanıyım
yakarışında , yedi uyurlar
gibi yediverenlerini yetiştiren
gönül bahçıvanıyım
sonsuza denk gelmiş yaşamın
haritasında sensiz her
kentin metruğuyum
5…
yorgunluk , yoksunluk,
yokluk, yosun gibi damla
denizime sarılı
sen gibi geçmeyen zamanların
diliminde vicdanımı akrebini
ısırıyor vebal
ben gibi gidemeyen
sevdanın seyrinde aklanmış
dünya gibi sarıyor hasret
aşk çocuk gibi sarıldığın ilk yerde
öylece ağlıyor, ölümünce bekliyor