Sabahların en mavisinde uyandım günlerden herhangi bir günde. Öyle bir yaşımdaydım ki hayatın; çocuk muyum, genç miyim yaşlı mıyım bilmiyordum. Belli belirsiz gökyüzü sevinci vardı içimde. Sabah ezanı, geceden kalma yağmur kırıntıları ve toprağımın kokusu.

Kimseyi uyandırmadan yavaşça çıktım evimin bahçesine. Ufuk yavaş yavaş ağarıyordu. Mevsiminde tam ortasındaydım bugün. Biraz bahardan kalma, biraz da yaz gösteriyordu yüzünü yavaş yavaş. Öyle bir serinlik vardı ki dışarıda, ne üşütüyor ne de ısıtıyordu. Cennet de böyledir diye düşündüm bir an. Yavaş yavaş çekmeye başladım içime toprak kokusunu. Zamanı durdurdum sanki o an. Sanki hiçbir zaman büyümeyecektim. Ne geçim sıkıntısı olacaktı, ne de türlü türlü acılar. Sonsuzluğa uzanan bir huzur içinde, sürüp gidecekti aklımın gittiği yere kadar. Etten kemikten bedenden sıyrılıp, ilk aşkımın heyecanı sıcaklığında; ilk sevincimin umudu büyüklüğünde uçup gidecektim gözlerden uzak.

Nedense her zaman gökler çekiyordu beni. Bazen uzun uzun bakakalırdım parça parça bulutlara. Kilitlenir giderdim rüzgarda dağılıp durmalarına. Aklımı boşaltırdım her zaman yaptığım gibi. Düşünmezdim hiçbir şey, tutmazdım aklımda hiçbir şeyi. Salak desinler, aptal desinler ne derlerse desinler derdim. Belki sorumluluklardan kaçma gibi olabilirdi ama huyum bu vazgeçemiyordum bunlardan. Başkalarınca en önemli sayılacak şeyleri aklımda tutamazdım, hala da tutmam. Kimsenin umurunda olmadığı şeyleri ise yüreğimde hissederim sanki. Sabah vaktini, güneşin batışını, Sessizce yağan yağmuru, serçelerin zıplayarak yürümesini... Kedilerle konuşurum bazen istersen inanma! Kayısı ağaçlarına bakarım çiçek açtığında dallarına, dolunayı seyrederim üşüsem bile dışarıda. Boynu bükük, mahzun bakar durur yeryüzüne asırlarca. Dertleşirim uzun uzun, sisli bahar gecelerinde.

Bir an gözlerimi açtığımda hala durduğum yerdeydim. Güneş biraz daha yükselmişti doğuların en güzelinden. Bir an bunları düşünür oldum toprağın kokusunu koklarken. Serçeler geçti sürüyle tepemden; usulca başını eğdi ağaçlar hafif bir rüzgarda, damla damla döktüler incilerini toprağa. Mutluydum belli belirsiz bu sabah vaktinde. Hiçbir şeyi düşünmüyordum artık. Aklım özgürdü artık sonsuza uzanıp giderken. Kendimi bile feda etmiştim artık. Yokluğun içinde huzurluydum bütün varlığı Yaratan ile....
( Yokluğunun İçinde Mutluyum başlıklı yazı Mehmet ÇİFTCİ tarafından 3.02.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu