Sıkıntı
Cüneyt, içine kapanık bir çocuktu.
O gece, evde yemeğini yedikten sonra yine deniz kıyısına inmiş, tek başına, düşünceli düşünceli sahili dolaşıyordu.
Kuşadası, güzel ve sakin gecelerinden birini yaşadığı halde, o kendisini hapishane bahçesinde volta atıyor gibi hissediyordu.
Kafası karma karışıktı. Okulda anarşi var nasıl bitireceğim, nasıl
meslek sahibi olup nasıl para kazanabileceğim, işyeri mi açacağım memur
mu olacağım, memur olacaksam tayinim nereye çıkacak. Nasıl askerlik
yapacağım, nasıl geçineceğim, nasıl ev tutacağım, nasıl evleneceğim, ne
iş yapacağım… Para, para, para… Nasıl para bulacağım.Bu ekonomik
çıkmazdan nasıl kurtulacağım… diye düşünüyordu. Evle de arası iyi
değildi. Anne, babasıyla sürekli tartışıyor, kuşak çatışması zaman zaman
derin kavgalara dönüşüyordu. Sağlığı da iyi değildi. Hem ruhsal, hem
fiziksel yönden kendini hiç iyi hissetmiyordu. Sanki anksiyete ile
depresyon arasında gidip geliyordu. Bazı günler iyice patlayacak hale
geliyor, yeni yapılmakta olan yat limanına günde yedi-sekiz defa hızlıca
gidip geldiği oluyordu… Derken aklına sevgilisi Serpil geldi. Ara sıra
onunla buluşuyor fakat paraları olmadığı için bir çay bahçesine bile
oturamıyorlar, kayalıkların üzerine çöküp denizi, dalgaları ve balıkları
seyrediyorlardı.
Dolaştığı halde limandaki gemiyi fark edemiyor, denizin ve gecenin
karanlığı kendisine simsiyah, etrafındaki ev ve iş yerlerinin ışıkları
ise sanki tek renkmiş gibi geliyordu. Sanki her yer kendi içi gibi
zifiri karanlıktı. Ne Güvercin Ada’nın ışıkları, ne etraftan gelen müzik
sesleri, ne dolaşan insanlar ilgisini çekemiyordu. Ruh gibiydi. Ara
sıra kendisini denizin derinliklerine bırakmak istiyordu. Sulara atlayıp
bir daha çıkmam, belki de sorunlar biter diye mırıldanıyordu.
Kendisinden, dünyadan, insanlardan, yaşadığı kasabadan, her şeyden
bıkmış vaziyetteydi. Ne içki, ne sigara, ne müzik, ne de spor kendisini
tatmin edemezdi. Yığılmış problemler nasıl çözülecekti.
Aklından bunlar geçerken aniden “miyav” diye bir ses duydu. Herhalde
bana öyle geldi dedi. Kendi kendine ve hızlı adımlarla yürümeye devam
etti. Sonra tekrar “Miyav” diye acı bir ses daha gelince dağ tarafına
baktı. Ortalıkta bir kedi göremiyordu. Daha acı bir şekilde “Miyav.!
Miyav.! Miyav.!” sesleri kendisine denizi düşündürttü ancak hadi canım
denizde kedi ne arar derken yine de bir bakayım deyip başını sulara
çevirince karanlıkta bir çift kedi gözünün şimşek gibi çaktığını gördü.
Kapkara denizin ortasında bir kedi çırpınıyor, sulara batıp çıkıyor ve
yardım istiyordu.
Cüneyt, denize atlasam mı acaba diye aklından geçerken iyi yüzme
bilmediği için boğulurum fikriyle bu eylemden hemen vaz geçti. Derken
uzun kollu lacivert yün yeleğini refleksle üzerinden hemen çıkardı. Yere
sipere yatar gibi uzandı. Yeleğini bir kolundan tutarak denize
salıverdi. Kedi, yeleğin kendisine uzandığını görmüştü. Can havli ile
yeleğe uzanıp yukarıya öyle bir fırladı ki Cüneyt onun ne renk bir kedi
olduğunu bile göremeden karşıda bulunan çay bahçelerinin arasından
dağlara doğru kayboldu.
O anda Cüneyt ruhunda bir hafifleme hissetti. Sanki üzerindeki bütün
sıkıntılar uçmuş gitmiş gibiydi. Gerçek mi bu acaba diye kendisine iyice
yokladı. Hakikaten üzerinde bir rahatlama vardı. Kendisini kuş gibi
hissetmeye başlamıştı. Bütün negatif enerjiler, pozitif enerjiye
dönüşmüştü. Aylardan beri olmayan neşesi nasılsa yerine gelmişti.
İskeledeki geminin ışıl ışıl parladığını, Adadaki ışıkların neon
ışıkları gibi rengarenk yanıp söndüğünü fark etti. Tertemiz deniz
havasını içine çekti, susar gibi oldu, karnı bile acıkmaya başladı,
hâlbuki daha yeni yemek yemişti. her şeye bambaşka bir gözle, pozitif
bakmaya başlamıştı. İçine moral dolduğunu, kendisine güçlü bir ruhun
hakim olmaya başladığını anladı.
Denizin kıyısından ilerlerken dağın yamacındaki diskodan gelen müzik
sesleri eşliğinde neşeyle Güvercin Ada’ya doğru baktı. Sanki cennete
doğru uçuyor gibiydi. Artık bambaşka bir Cüneyt’ti…
(
Sıkıntı başlıklı yazı
DÜŞÜNCE tarafından
16.05.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.