Uçurtmaya “kasnaklı” derlerdi. Babası ona kasnaklı yaparken hayranlıkla izlerdi İbrahim.
Akşam yemeklerini yedikten sonra babası kargıları, ipleri, yağlı kâğıtları ortaya çıkarır, unu su ile karıştırıp yapıştırıcı meydana getirir, ondan sonra uçurtmayı yapmaya başlardı.
Kargıları eşit uzunluğa getirdikten sonra uçlarını çentikler, köşelerinden kırnapları geçirir, kasnaklının iskeletinin ortasından ipi uzatır, çubuktaki iplerle birleştirirdi. Sonra da kargıların arasını yağlı kâğıtla kaplar, hamurla kargı ve kâğıdı birbirine yapıştırırdı. Alta süslü süslü kuyruğunu da ekledikten sonra kasnaklı uçmaya hazır hale gelirdi.
Üç katlı evlerinin terasına çıkar, büyük bir zevkle uçurtmasının ipini yavaşça salıverir, rüzgârın da etkisiyle kasnaklısını havada tutmaya başlardı.
O gün okuldan geldikten sonra yine heyecanla terasa kasnaklısını çıkardı. Hava biraz rüzgârlıydı ancak aldırmadı. Üçüncü katın terasından yavaş yavaş kasnaklısını bırakmaya başladı. Uçurtma bir sağa bir sola sallana sallana nihayet duvarlara tutunmaktan kurtuldu ve gökyüzüne doğru yükselmeye başladı.
Büyük bir zevkle elindeki çubuktan kırnabı açıyor, açtıkça kasnaklı daha fazla yükseliyor, kendisinden uzaklaşıyordu.
Bir müddet uçurduktan sonra rüzgârın etkisiyle tuttuğu ip ağırlaşmaya başladı. Rüzgâr da hızını arttırmaya başlamıştı. Elinden kaçmaması için iki eliyle birden çubuğu tutmaya başladı. Ancak rüzgâr hızını daha da arttırmıştı. Neredeyse fırtına çıkacaktı. Kasnaklı Selçuk semalarında bir o tarafa bir bu tarafa hızlı bir şekilde salınıyor, İbrahim’in kontrolü çok zorlaşıyordu.
İpi tekrar çubuğa dolamaya çalıştı, uçurtmayı aşağıya çekmek istedi ama olmadı. İpi çubuğa toplamaya gücü yetmiyordu. İşin kötü tarafı büyük bir güçle uçan kasnaklı kendisini çekmeye başlamıştı. İbrahim öne doğru birkaç adım atmak zorunda kaldı. Kasnaklı gökyüzünde çok uzaklardaydı ve küçücük kalmıştı. İbrahim terasın demir parmaklıklarına yaslanmak zorundaydı ancak demir korkuluklar da sarsılmaya başlamıştı.
İbrahim ilk defa korkmaya başladığını anladı. İpi demirlere bağlamak istedi ancak beceremedi. Rüzgâr daha da şiddetlenmiş, uğultular duyulmaya başlamıştı. Terastan aşağıya baktı, uçurum kendisini ürküttü. Bir an için kasnaklısını elinden bırakmazsa aşağıya düşeceğini hissetti. Bu arada “İmdaaaat, kimse yok mu!” diye bağırıyordu. Rüzgâr şiddetliydi, kasnaklı çok uzaklarda gökyüzünde uçuyordu, İbrahim hâkimiyeti kaybetmek üzere idi ve düşmemek için demirlere yapışmıştı. Sapsarı kesilmişti. En nihayetinde aklına kasnaklısının çubuğunu elinden bırakıvermek geldi. İpi, çubuğu gökyüzüne salıverdi.
İbrahim terastan aşağı düşmekten kurtulmuştu. Üzüntü içerisinde uçurtmasını son bir defa seyretmeye koyuldu. Kasnaklı Bülbül Dağı’na doğru hızla gözden kayboldu.
O tarihten sonra İbrahim bir daha terastan uçurtma uçurtmadı.