Yine rüzgârlı bir günüydü Söke’nin. Pazar günleri Misçiler Top Sahasında halk büyük bir iştahla toplanır, maç seyretmeye hazırlanırdı. Köfteciler, turşucular, tatlıcılar da yerlerini alırlardı.

 

            İnsanların naylon toplarla idare ettikleri, normal bir futbol topunu nadir gördükleri bir dönemdi o dönem. Formalar, kramponlar, tozluklar, dizlikler de büyülerdi futbolseverleri o sıralarda. Kimileri de küçük radyolarını yanlarında getirir, bir yandan Misçilerdeki Mahalle maçını seyrederken, bir yandan da Birinci Türkiye ligi maçlarını dinlerlerdi…

 

         Maç başladı… Söke Çeltikspor ile Aşkınspor oynuyordu. Saha kenarındaki seyirci sayısı giderek artıyor, maçın tansiyonu da iyice yükseliyordu.

 

            Hakemin düdük sesi ile seyircilerin tezahüratları birbirine karışıyordu.

Futbolseverler oyunculara laf atmadan da duramıyorlardı.

 

-Hadi Sebo daha hızlı, daha hızlı!

 

-Kıvır onu, at çalımını!

 

-Hadi be koçum yürü, yürü!

 

-Çak şimdi, çak, çak, çak!

 

-Hooop hakem, gözüne gözlük!

 

-Ofsayt, ofsayt!

 

            İki takım yenişemiyordu, forvetler süper oynuyorlar ama savunmalar da çok sağlamdı. Kaleciler ise gelen topları uçarak kurtarıyor, seyirciden büyük alkış alıyorlardı.

 

            İlk yarı tam bitmek üzereyken Çeltikspor bir korner kazandı. O zamanın şartlarına uygun biraz bakımsız olan toprak sahada Söke’nin ünlü futbolcusu Fuji kullanacaktı korneri. Mahalleli seyirciler dikkat kesilmişti. Fuji geriledi, geriledi ve öyle bir şut patlattı ki futbol topundan sanki bomba gürültüsü gibi bir ses çıktı.

 

            Ve, top kalın direklerden yapılmış, ağları olmayan kaleye doğru füze hızıyla yollandı. Top, yan direğe o kadar şiddetli bir şekilde çarptı ki, direk parçalandı, üst direk kalecinin üzerine düştü. Futbolcular hemen kaleciyi yerden kaldırmak için koştular, seyirciler de sahaya indiler, yıkılan kalenin etrafında toplandılar. Hakem oyunu bitirmek istiyor, seyirci ve futbolcular ise oyunun devam etmesini umuyorlardı… Hakem bir araba çağırılıp kalecinin hastaneye kaldırılmasını istedi ve oyunu tatil ettiğini, maçın haftaya oynanacağını ilân etti.

 

            Sökeli seyirciler üzüntü içerisinde, homurdana homurdana sahayı terk etmeye başladılar. Böyle bir sonuç hiç akıllarına gelmemişti. Boşalmaya başlayan sahaya İstasyon mahallesinin çocukları dolmaya ve tek kale maç yapmaya hazırlanıyorlardı.

 

            Yazarın notu: Direkleri parçalayan Fuji Mehmet, daha sonra İzmir’in Göztepe takımına transfer oldu. Bir müddet sonra da Millî Takımda top koşturmaya başlamıştı.



( Bitmeyen Maç başlıklı yazı DÜŞÜNCE tarafından 5/10/2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu