Takvimler bindokuzyüz
yetmişbeş yılının yazını gösteriyordu.
Konyalı Memet, iş bulup
çalışmak için ilk defa o yıl Bodrum’a gelmişti.
Mercan Pansiyon’un yanında
küçük bir çay ocağı işletmeye başlamış; bir yandan ekmek parası kazanmaya
çalışıyor bir yandan da bu şirin kasabaya yavaş yavaş alışıyordu.
Hem pansiyondakilere hem de
çarşı esnafına çay, kahve dağıtıyor; gece olunca yorgun argın, bitkin bir
vaziyette pansiyonun önündeki kumsalda sere serpe yatıyor, sabah olunca gün
ışığıyla ve kıyıya vuran dalga sesleriyle uyanıyor, tekrar işine koyuluyordu.
O gün, bardaklarını yıkarken
aniden sokaktan gelen sesler duydu. Neler oluyor acaba diye çay ocağından
dışarı fırladı. Sokaktan çok sayıda insanın bağıra çağıra kızgın bir halde
Halikarnas’a doğru yürüdüğünü gördü. Dükkâna döndü. Kalabalık nereye gidiyor
diye merak etmişti. Ocağın ateşini kapattı. Önlüğünü üzerinden çıkardı. Tekrar
dışarı çıkıp insan seline katıldı.
Kalabalıktan bazen sloganlar
işitiliyor, bazen de ıslıklar duyuluyordu. Çevredeki sokaklardan da insanlar
koşturup gelmişler, yürüyüş adeta bir ayaklanmaya dönüşmüştü.
Memet, göstericileri idare
eden öncü insanların nihayet bir evin önünde durduğunu fark etti. Neler
döndüğünü daha iyi anlamak için ite kaka insan yığınlarını yardı ve öne doğru
geldi. Bağırış çağırışların arasında Bodrumlular’ın seslenişlerine anlam
vermeye çalıştı:
- Beyefendi çık dışarıya!
- Kimden izin aldın da üçüncü katı çıkıyorsun!
- Çabuk yık orayı!
-Sen Bodrum’u beton yığını mı yaptırtacaksın?
- Hain misin sen!
- Derhal yok et çıktığın katı!
- Bodrum’u perişan etmek mi istiyorsun!
-Yuuuuh! Yuuuuuh! Yuh! Yuuuuuuh!
- Yarın buraya geldiğimizde üçüncü katı görürsek biz çıkıp yıkacağız!
-Yıkmazsan seni otobüse bindirip Bodrum’un dışına göndereceğiz!
-Yaşasın Bodrum! Yaşasın Kalemiz! Yaşasın Kumbahçe! Yaşasın Halikarnas!
Kalabalık coşmuştu.
Sloganlar, çığlıklar, marşlar, türküler, kadın erkek çoluk çocuk sesleri
birbirine karışmıştı. Olur muydu yani her tarafta bir iki kat burada üçüncü
kat… Memet bile olaydan etkilenmiş birkaç slogan da o fırlatmıştı. Gösteri bir
saate yakın sürmüş, sonra kalabalık kendiliğinden dağılmaya başlamıştı.
Memet, ertesi gün çay ocağını
yine bırakıp acaba neler oldu diye dünkü evin önüne gitti. Yukarı, evin üçüncü
katına doğru baktı, üçüncü katın yerinde yeller esiyordu.
Memet o yaz sezonunun sonunda
tekrar memleketine dönmüş, orada iş tutmuş, evlenmiş, ev bark sahibi olmuş ve
hayatını sürdürmüştü. Ara sıra gazetelerde Bodrum haberlerini okuyor,
televizyonda Bodrum’u seyrediyorken aklına hep bu gençlik anısı geliyor… Üçüncü
kat anısı…