Yazarken kelimelerimi
seçerken onları özenle sıraya düzerken istiyorum ki bu yazılarım insanları
sevince mutluluğa gülümsemeye doğru alsın götürsün, lakin kelimeleri en güzel
şekilde sıraya dizerken, kalemim insanların gülümsemesi için önce
yüreklerindeki kirden pastan yani kin ve nefreti atması gerektiğini haykırıyor.
Az düşündükten sonra,
kalemime bunun anlaşılması düzeltilmesi için senin ile gece gündüz yazmam
anlatmam gerekir diyorum, kalemim duruyor, ama anlayacak okuyacak insanların
olması gerekir okuduktan sonra derin düşünceler içinde okuduğunu tartması gerekir
diyor.
Bende sen yazmaya devam
et benim ile okuyucular bunu senden benden iyi biliyor, okuyunca rahatlar
gerekeni yapar diyorum.
Ama hala gönlümüzde
demir ile kapısı kapatılmış surlar var onu nasıl yıkacağız bilemiyorum ve bunu
kalemime söylemiyorum.
Kalemim bana sen
yüreğindekileri bana söyle gerisine karışma diyor.
Anlatmak kolay değildir,
bazen yanlış anlaşılmadan dolayı korkarım ve çekinirim, bazen olur ya okuyan
okuyucu kelimelerin yönünü ve anlamını ters okur, kelimelerin boynuna takar
ilmiği cansız bırakır diye korkuyorum ama yazmaya da devam ediyorum, bu yazarın
her zaman yazdığı alanda başına gelen olağan bir şey diyerek es geçiyorum.
Kin nefreti atsak
yüreğimizde
Yürüsek merhametin
yoluna doğru
Sevgi ile sarsak
birbirimizi
Ayrılığı uçurumlara
atsak
Hak yolunda birlikte
beraberce yürüsek
Nefsi şeytanı kör kuyulara
kapatsak
Ayrılıkları musalla
taşında bıraksak
Yürüsek sevgiye hakka
merhamete el ele gönül gönle
Mehmet Aluç