O kadar güzel seviyordu ki adam bunu ifade ederken de dudağından
şerbet akıyordu kelime diye. Cümleler sıraya giriyordu aşk lokumu diye.
Bunu duyan sevgili aşka doyar mı şimdi?
Kalp işi mi bu?
Bir tatlı cana bu kadar mı eziyet edilir, severek zulmedilir mi?
Aşka boğarak onu yerle bir eder mi insan?
Hangi kitap yazar bunu, hangi kanun buna rıza gösterir?
Bu kadar sevilir mi bir insan?
Haksızlık olmaz mı diğer insanlara şimdi?
Seveni olmayan vardır sevileni...
"seni çok uzun mesafelere mukabil olarak seviyorum
kısa mesafeler değildir ölçüm
anlık gidilen yerler hiç değil
seni sevmemek elde değil
güç değil!" Adam o kadar içtendi ki sanki kalbini çıkarıp sunuyordu sevgiliye.
Taze duygular her daim, sıcacık sözcükler, kısacık busecikler...
Sevgili mest değil de nedir şimdi?
Ayakları yerden kesilmemiş de ne olmuştur ya!
Gururlanmayıp da ne yapsın, değil mi?
"sen şimdi kalkıp benden gidiyorsun
durma git hem de çok uzaklara
yakın mesafeler harcım değil benim
uzun mesafe sevicisiyim
aşkım da uzaklığın kadar vardır." Sevgilinin kalbinde başka sevgilere yer kalmaz artık. Teslim bayrağını çekmek zorundadır. Kalbi içten fetheden bu avcıya dayanmak kolay olmasa gerektir. Züleyha'yı Yusuf'a olan aşkından dolayı kötüleyenler Yusuf'u görünce Züleyha'dan beter oldular.Sevgili n'apsın Allah aşkına?
"kolay değil seni sevmek sana sensiz dayanmak
yıldızları da seviyorum ama dokunamıyorum
güneşi de... seni de...
ulaşamayacağım yerlere git
uzaya çık mesela arş-u alayı gez
yerin dokuz kat dibine gir istersen
ruy-ı zeminde dolaş ya da sorun değil
seni yerin en üstünde de en altında de severim." Sevmek bu denli kutsal olmuş mudur bu alemde? Bu kadar ayrıcalık tanımış mıdır bir cana?
"aşkın varsa bir ölçüsü
al getir bana
göreyim bendeki büyüklüğünü
diğer bütün aşkların küçüklüğünü
öğreteyim sana sevmek nedir
sevilmek ne değildir sana." Daha devam edecekti adam sözlerine kız dayanamadı sözlerin büyüsüne.
İşaret parmağını adamın dudağına götürdü sus diye.
Adam sustu ve gözler konuştu saatlerce.
Şiir gibiydi gözleri kadının.
Adam şiire doydu.