Hikayeme Son Vereceğim Zaman Başlığı Düşüneceğim... 1. Bölüm
Amerika’nın
Louisiana eyaletinin Baton Rouge sokaklarında yeni bir gün başlıyordu... Sabah
saatlerinde insanların içtimai hayatı, güneşin ortaya çıkması derecesinde göz
ile görünüyordu. Fakat bazı insanları geçim derdi kaplıyor, hatta kimileri açlıktan
suç işlemeye mecbur kalacak derecesine geliyordu. Topluma muzır insanlar bir
hayli türeyince bir çok ailenin hayalinde evladını okutmak ve güzel bir mevki
elde etmesini sağlamak ve böylelikle topluma muzır hale gelen insanlar gibi
yaşamasına engel olmaktı...
Açlık sınırını yaşayan ailelerden biride Richard Gilbert adında 19 yaşında bir
gençti.. Bu gencin babası bir iş kazasında hayatını yitirmiş ve böylelikle
annesi ile bir başına kalmıştı. Kendisi her ne kadar çalışıp evin geçimini
sağlamak istese de annesi buna şiddetle karşı çıkıyordu. Çünkü oğlunun işçi
olup az bir kazanç elde etmesini istemiyordu. Okuyup devlet dairesinde bir iş
bulmasını ve böylelikle rahat bir şekilde geçimini elde etmesini arzuluyordu.
Bundan dolayı kendisi çalışıyor, oğlunun üniversite masraflarını çıkarmak için
şimdiden zemin hazırlıyordu. Richard Gilbert bu durumdan her ne kadar
hoşlanmasa da annesinin görüşüne karşı çıkamıyor ve istediklerini yerine
getirmeye çalışıyordu. Annesinin ona karşı bu kadar şefkat beslemesi Richard’ın
kalbini deşiyor, canını acıtıyordu.
Richard’ın güzel bir üniversite kazanmasındaki gayesi, hayatını garanti altına
almak değildi. İki sebebten dolayı bu kadar hırs yapıyor ve mücadele veriyordu.
Birinci sebebi annesine beslediği şefkat, ikinci sebebi ise annesinin oğlu için
verdiği mücadelenin boşa gitmemesiydi.. Gerçi bu iki sebeb bir sebeb sayılırdı.
Çünkü üniversite kazanmasındaki amacı sonuç itibarıyla annesiydi..
Richard, babası ölmeden evvel annesine bu kadar bağlı biri değildi. Dünya’daki
hadiseleri kafasına takmayan, ailesine önem vermeyen, bir kaç serseri
arkadaşları ile zaman geçiren bir gençti. Fakat daha sonra babasının iş
kazasından dolayı ölüm haberi evine ulaşınca eski Richard’ın gülmeleri yeni
Richard’ın ise ağlamalarına inkılap etmişti. Babasını kaybetmenin verdiği şok etkisi
günlerce sürmüştü. Bir yandan annesine destek vermesi gerekiyorken bir yandan
da kendisinin güçlü olması gerekiyordu. Çünkü kendisi güçsüz olduğu vakit
annesini toparlayacak bir yakını yoktu. Babasını kaybettikten sonra maddi durum
sıkıntısı yaşamaya başlamıştı. Evin direği yıkıldığı vakit kendisi direk olmalı
ve evin yıkılmasını engellemeliydi. Hayatın acı yüzü Richard’ın suratına tokat
gibi çarpınca eski sorumsuz ve serseri bir şekilde yaşadığı hayatı bir kenara
bırakmış ve hayatı ciddiye alarak bir mücadele içine girmişti.
Hikayemizde ki başka bir kahramanız da Richard’ın liseden kalma en yakın
arkadaşı olan Oliver Forbes adında bir gençtir. Oliver Forbes beyaz tenli,
renkli gözlü, kumral saçlı ve orta boylu yakışıklı bir gençtir. Ailevi olarak
hiç bir sıkıntı yaşamayan ve maddi durumu orta halli biri olan kendi halinde
birisidir. Richard’ın zor zamanlarında her zaman yanında olmuş ve elinden
geldiği kadar ona yardım etmeye çalışmış fedakar bir arkadaş yapısına sahiptir.
Hem maddi hem manevi bazı sıkıntılarının giderilmesinde Oliver Forbes’in pasta
da payı büyüktür...
Her ne kadar Richard gibi ailevi ve maddi sıkıntı yaşamasa da yine de kendince
sıkıntıları vardı. Bu sıkıntılarından biride bir çok gencin yaşadığı sıkıntılarla
aynı sayılırdı. Yani yaşadığı imtihan aşktı.. Oliver’in imtihanı kalbindendi. Ama
bildiğimiz tipik aşk acılarından çok çok farklı bir imtihan yaşıyordu. Karşılıksız
sevgi yada kıskançlık elemi çekmemiştir. Oliver’in ki diğer gençlerin çektiği
aşk acısından daha farklıydı..
Diğer gençlerden imtihanını farklı yapan şey ise sevgilisini coğrafya hocası
ile sex yaparken yakalamasıydı. Bu durum karşısında pskolojisi bozulan
Oliver’in yardımına Richard Gilbert yetişmişti. Kendisi zor anlar yaşadığı
vakit Oliver’in yetişmesi gibi manevi desteğini eksik etmemişti. Zaten
arkadaşlıkta bunu gerektirmiyor mu? Birbirlerinin yanlarında iyi günler de
zaman geçirmek kolaydır fakat kötü anlarda olmak asıl maharettir.. Richard
Gilbert ve Oliver Forbes ikilisine bakan kişi Napolyon’un ‘’Gerçek dostlar yıldızlara benzerler. Karanlık çökünce ilk onlar
gözükürler’’ sözünü tahayyül ediyorlardı. Gerçekten de Napolyon’un sözü
gibi en zor zamanlarında, hayatlarına karanlık çöktükleri esnada bir birlerine
ışık tutan bu ikilinin arkadaşlığı herkese örnek olabilecek nitelikteydi.
Richard Gilbert ve Oliver Forbes’in diğer bir dostu olan Klaus Salvatore ise
liseden sonra üniversiteyi kazanarak New Orleans’a gitti ve dostlarından
ayrılmak zorunda kaldı. Edebiyat bölümünü kazanan Klaus Salvatore’nin başından
geçen acıklı hikaye de babasının annesine ve kendisine zulmetmesiydi.
Çocukluğundan beri şiddet gören Klaus kendi ayakları üzerinde durma mücadelesi
veriyordu. Bu hırsından dolayı da liseden mezun olur olmaz üniversiteyi kazanma
hakkına sahip olmuştu. Tek amacı üniversiteyi bitirip iş sahibi olup annesini
zalim babasının elinden kurtarmaktı. Üniversiteyi kazanarak amaçladığı gayesine
bir adım yaklaşmıştı. Babasının çocukluğunda yaptığı şiddeti hayal ettikçe
hırsına hırs katıyor, derslerine daha çok sarılıyordu.
Klaus Salvatore her ne kadar dostlarından uzak kalsa da manen birlikteydiler.
Ünlü İslam alimi Bediüzzaman’ın en ünlü talebelerinden biri olan Zübeyr
Gündüzalp’in mahkeme müdafaasında dediği gibi ‘’Birimiz şarkta (doğu), birimiz garpta (batı), birimiz cenupta (güney),
birimiz şimalde (kuzey), birimiz ahirette, birimiz dünyada olsak, biz yine
birbirimizle beraberiz.’’ Evet gerçek dostlar aynı bu ifadedeki gibi engel
tanımazdı. Her ne kadar uzakta kalsalar, aralarına mesafelerde girse akıl,
kalp, ruh, sır ve sair latifeler bir olduktan sonra uzaklığın hiç bir
ehemmiyeti yoktu. Mesafeler dostluğa engel olamazdı. Buna canlı örnek bu
üçlünün hikayeleriydi..
Richard Gilbert annesine fazla yük olmamak için bir yandan gizlice çalışıyor
bir yandan üniversite sınavlarına hazırlanıyordu. Gündüz restoran’da akşam ise
derslerine yoğunlaşıyordu. Zayıf bünyesi bu durumu kaldıramayacak dereceye
gelsede buna kendini mecbur hissettiği için dayanmaya çalışıyordu. İşten yorgun
gelip dersin başına oturmak insana çok ağır gelirdi. Fakat kendini bu zorluğun
üstesinden gelmekten başka bir çare görmüyordu. Annesinin yaptığı fedakarlıklar
onun gözlerini yaşartıyordu. Manevi azap her zaman maddi azaplardan daha
şiddetliydi.. Bu durumda onun vücuduna ağır geliyordu.
Richard Gilbert işten yorgun bir şekilde evine dönerken yatağına uzandı ve
tavandaki toz taneciklerini incelemeye başladı. Eski yaşadığı anıları hayal
etti. Geçmişte yaptığı serseriliklerden tut şimdiki zamana kadar sinema
perdesinde film izler gibi izlemeye başladı. Ders çalışması lazımdı fakat
yorgunluktan sıcak ve rahat yatağını bırakamıyordu. Yatağından kalkmayı bırakın
parmağını oynatacak halde değildi. Annesi her ne kadar çalışmaması gerektiğini
söylese de o annesine katkı sağlamak ve ona yardımcı olmak istiyordu. Eğer
çalıştığını duysa Richard’a hem kızar hemde bir o kadar üzülürdü. Annesine
durumu çaktırmaması için gündüzleri arkadaşlarıyla çalışıyormuş numarası ile
kandırıyordu. Böylelikle hem işi hemde üniversite hazırlığını bir arada
götürebiliyordu. Bu durumun farkında olan Oliver Forbes, en yakın arkadaşı olan
Richard Gilbert’e çalışmamasını söylüyor, maddi anlamda ona yardım
sağlayabileceğini dile getiriyordu. Fakat Richard Gilbert en yakın arkadaşı
olan Oliver’in bu teklifini kabul etmiyordu. Gururlu bir karaktere sahip olduğu
için kendi alemine böyle bir olayı yediremiyordu. Zaten Oliver’in maddi durumu
da çok iyi değildi. Richard bu durumun farkında olduğu için kabul etmeme
sebeblerinden biride bu idi.
Oliver Forbes’in maddi durumunun çok iyi olmamasından dolayı bir yandan üniversite
sınavlarına hazırlanırken bir yandan da gittiği futbol takımında futbolcu olma
hayallerini yaşıyordu. Oliver çok iyi bir forvet oyuncusuydu. Gittiği takımında
en iyi ilk 5 kişi arasında yer alıyordu. Takımın önde gelenlerinden biri olduğu
için gerek seyirciler olsun gerekse takımındaki arkadaşları tarafından olsun
çok dikkat çeken bir oyuncuydu. Bir genç olarak en büyük hayali futbolcu olmak,
başarıdan başarıya koşmaktı.
Oliver’ın gittiği takımda İsaac Compton adında biri vardı ve Oliver ile anlaşamayan,
geçinemeyen biriydi. Hep Oliver ile tartışır, onunla soğuk savaş içerisine
girerdi. Bu ikili aynı mevkide oynadığından dolayı turnuvadaki takım kadrosuna
girmek için birbirleri ile yarışırlardı. Soğuk savaşı genelde hep Oliver
kazanırdı. Bundan dolayı İsaac Compton, Oliver’a olan öfkesi daha çok galeyana
geliyordu. Ona karşı bir adavet damarı uyanıyor, onun takımdaki başarılarını
hazmedemiyordu. Bunun için sağ solda takım arkadaşlarına hep Oliver’ı
kötülüyor, onun hakkında asılsız iftiralar atıyordu.
Evet kıskançlık duygusu suistimal
edilirse bu gibi dehşetli haller alınabilir. Ünlü edebiyatçı August
Strindberg’in dediği gibi ‘’Bütün kötü
tutkuların en kirlisi kıskançlıktır.’’ Evet kıskançlık duygusu yanlış yerlerde
kullanıldığı takdir de öyle bir hal alır ki, kan bağı olan kardeşler
birbirlerini öldürebilir. Hatta tüm semavi dinler kıskaçlığa yer ayırmış, ne
kadar şiddetli ve menfi bir duygu olduğunu anlatmak için; şeytanın insanoğlunu
kıskanmasından dolayı Allah’a asi koşup kıyamete kadar insan ile uğraşacağı ve
tüm himmetini insanlığı yoldan çıkarmak için mücadele vereceğini
anlatmıştır.
İşte İsaac Compton’da bu vartaya düşen insanlardan biriydi... Oliver Forbes’in
ondan iyi top çevirmesini hazmediyordu. Hatta sadece Oliver’ın futbol oynaşını
değil, takım arkadaşları arasında en popüler kişi olmasını da kıskanıyordu.
Kıskanmasından dolayı huzursuz oluyor içi içini kemiriyordu. Evet, haset eden
kişi hasedinden dolayı içini manevi bir azap kaplar ve cehenneme gitmeden
dünyada bir nevi cehennem azabını tadardı. İşte İsaac Compton’da kıskançlığın
bedeli olarak bu azabı tadanlardan biriydi.
Kıskançlık azabı çeken isimlerden biride Klaus Salvatore idi... Okulun başından
beri hoşlandığı, hatta gizlice aşk yaşadığı edebiyat öğretmeni Cara Northman
adında genç, güzel ve alımlı bir bayanla birlikteydi. Güzel olmasından dolayı
bir çok öğrencinin ilgisini çekmesi hasebiyle Klaus, kıskançlık azabı
çekiyordu. Bundan dolayı da okulda gizlice öğretmeni Cara Northman’ı azarlıyor,
şiddetli bir şekilde tartışıyordu. Üstelik öğretmeni evliydi. Bu yüzden ilişkilerini
açığa çıkaramıyorlardı. Eğer açığa çıkarsalar okulda dilden dile yayılır ve
böylelikle okulda menfi bir şekilde onlar hakkında yorumlar yapılırdı. Evet en
zor aşk yasak aşktı... Bu ikilide zor olduğunu bildikleri halde zor olanı
seçmiş ve kalplerini birbirlerine kaptırmışlardı. Bu aşkın zor, hatta imkansız olduğunu
bildikleri halde bile bile ateşe yürümüşlerdi. Suyun içinde ateş yakmak, balığı
denizden çıkarıp hayatta kalmasını sağlamaya çalışmak, gecenin ortasında güneşi
getirmeye çalışmak gibi zor bir işti yasak aşk yaşamak... Ama bu zorluğu
yaşamayı Klaus ve Cara kendisi istemişti. Kalp bazen mantıksız konuşsa da akıl,
kalbe söz geçiremiyordu. Bundan dolayı yanlış davranış sergilediklerini
bildikleri halde yanlışı uygulamaya devam ediyorlardı. Çünkü Bediüzzaman Said
Nursi’nin dediği gibi ‘’Gençlik damarı
akıldan ziyade hissiyatı dinler.’’ Onlarda öyle yapmıştı zaten... Akıl,
Klaus Salvatore’ya ‘’yaptığın yanlış ! Evli bir bayan ile nasıl beraber
olabilirsin. Kocasını aldatmaya sebep oluyorsun. Bırak bu sevdayı’’ diyor...
Kalbi de ‘’tamam aşıksın, çok seviyorsun fakat beraber olmanız imkansız’’
diyordu. Ama Klaus kalbine ve aklına söz geçiremiyor, hissiyatları ile hareket
ediyordu.
Aynı şekilde Cara Northman’ın aklı da ‘’senin hayatında bir erkek zaten var,
ikinci bir erkeği gizlice hayatına sokamazsın. Eve gittiğin vakit kocanın
suratına nasıl bakacaksın. Dışarıdayken saçlarını, yanaklarını başka bir
erkeğin eli ile okşatıp nasıl olurda kocana aynı şekilde okşatabiliyor,
gözlerinin içine bakabiliyorsun’’ diyordu... Kalbi’de ‘’senin kalbinde zaten
bir erkek var, ikinci bir erkeği kalbine yerleştiremezsin’’ diyordu. Fakat
nafile... Cara Northman’ın da hissiyatları aklı ve kalbi iptal etmişti. Sadece
ve sadece duyguları ile hareket ediyordu. Ama bu hissiyatlar her iki tarafa da
elemler, acılar veriyordu. Çünkü gayri meşru bir muhabbetin neticesi
merhametsizce bir azabı gerektirirdi...
(
Hikayeme Son Vereceğim Zaman Başlığı Düşüneceğim... 1. Bölüm başlıklı yazı
Feylosof tarafından
3.12.2014 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.