Kural tanımaz dünyanın son neferleri. Girizgahtaki o çiçek bahçesi, sıra dışı mizanseni farkındalık yaratan. Aynı mizansenin varlığı kadar ışıltı saçan o iç dünyası koyultulmaya çalışılan gözlerinin her seğirişinde çapkın tahayyülü zihinlerde fesatça ve yol yordam bilmez bir heyecan dalgası sarmışken. Belli bir çiçek kokusu saçan parfümün açık kalmış şişesinden damlayan bahar damlacıkları belki de sessizliğin çığırtkan tınısı millerce uzaklığı boyutsal ve göreceli bir mesafede sıfıra indirgeyen…

Sabahın körü alınan o yoklama her nedense saatler evvel firar etmiş duygular izbelerde yer bulmaya çalışırken ve devinirken boydan boya o ritüel döngünün kapısında ‘’güvenliğe’’ takılmış.

-Adın ne?

-Sadakat.

-Yalan söyleme.

-Peki.

-Hadi haykır!

-Destursuzca ve pervasızca yineliyorum: İhanet.

-İlk kime ihanet ettin?

-Varlıkta yoklukta, hastalıkta ve sağlıkta…

-Kısa kes!

-Önce zihnime.

-O kadar mı?

-Yalnızlığıma.

-Ya sonra?

-Ellerimle öldürdüm.

-Kimi?

-Hangi birini sayayım…

-Başla bir yerden.

-Önce dostluğu.

-Devam et.

-Aşk’ı. Ha, bir de güven.

-Sıradaki gelsin.

-Emret komutanım.

-Sadede gel.

-Ben masumum.

-Hep öyle derler.

-Raporluyum.

-Kimden?

-Tanrı’dan.

-Emir büyük yerden desene.

-Gidebilir miyim?

-Burada torpil geçmez.

-Ne öğrenmek istiyorsunuz ki?

-Suç ortağın kim?

-Nefsim.

-Aç mı hala?

-Ne zaman doydu ki…

-Sıradaki gelsin.

-Acelem var.

-Çıkar cübbeni.

-Cübbe değil ki, tenim.

-Neden bu kadar kara?

-İnsanlara baka baka karardım ben de.

-Elindeki kesici aletin suç unsuru olduğunu bilmiyor musun yoksa?

-Kendimi bildim bileli taşırım o orağı.

-Demek itiraf ediyorsun suçunu.

-Hayır, öyle bir şey demedim.

-Yap savunmanı o zaman.

-Yaşamları sonlandırmıyorum ki sadece. Yeni yaşamlar da vaat ediyorum. Zaten…

-Devam et.

-Her yaşam yeni bir ölüm iken ve yaşayan her şey her an olmakta iken ruhlarını özgür kılıyorum.

-Dayanağın ne?

-Kirli bedenlerin arınmaya ihtiyacı var.

-Geçebilirsin. Sıradaki.

-Selam.

-Adın ne?

-Önemli mi?

-Soruma soru ile cevap verme. Yineliyorum, adın ne?

-Utanıyorum…

-Söyle.

-Bir zamanlar vicdan derlerdi bana. Ama öylesine kirliyim ki…

-Bilmez miyim. Hiç mi suçun yok?

-Olmaz mı?

-Ne peki?

-Sadece inandım.

-Kime?

-Aynadaki görüntüme.

-Ya şimdi?

-Hey nerdesin?

-…

-Beni duyuyor musunuz? Şimdi üçe kadar geri sayıyorum. Parmağımı şıklatınca gözlerinizi açacaksınız. 3,2,1…Uyan, uyan…

 

( Uyan Uyan Uyan... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 13.04.2015 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu