Sessizliğe alıştım da sensizlik çok zor inan.
Bu hayatta belki de öğrendiğim tek ve en güzel şeydir susmak.
Kimseye açıklama yapmak zorunda kalmamak, gereksiz söz israfından kurtulmak,
başka hayatlara yancı olmamak bu hayatın kölesi olmaktan kurtulmaktır belki de…
Bazen düşünmüyor değilim. Şimdi yanımda olsan yine aynı
düşüncede olur muydum acaba? Sana tek bir açıklama dahi yapmadan susup her şeyi
içime atabilir miydim? Daha dilimin
ucundayken açıklama payı bırakıyorum. Sessizliğe alıştım da sensizlik çok zor
inan. Her sabah telefonuma bakıyorum. Belki bir mesaj bir çağrı bırakmışsındır
diye. Gecelerin soğuk ayazında sokakların kollarına bırakıyorum kendimi. Yollar
beni sana getiriyorken, bir sende çıkmaz sokak oluyorum. Sahi sevgilim niye her
şeyden vazgeçen ben bir senden geçemiyorum. İnan düşüncelerimin darağacında
asıyorum sensiz aldığım nefeslerimi. Sen yanımda olmayınca yaşadığım hiç bir
anın kıymeti yok. Sanki çekip giden benmişim gibi yokluğunun bedelini ödemek de
bana düşüyor. Sahi sevgilim. Sen gününü gün ederken, sensizliğe alışmak zorunda
kalmak niye bana düşüyor?
Kaç sabah oldu sensizliğe uyandığım. Sessizliği zırh
bildiğim. Sessizlik iyi geliyor bana. Çünkü
ne zaman konuşmaya kalkışsam sensizlik geliyor dilimin ucuna. Ağlamak geçiyor
içimden ağlayamıyorum. Serde erkeklik
olduğu için değil. Ağlamayı bilmediği için gözlerim. Yağmurlu havalarda
dışarıya çıkıyorum. Herkesin kendini eve atığı saatlerde, belki de ağlamayı
öğretir diye bulutlar. Mesaiye kalıyorum, her gece sabaha karşı dönüyorum. Herkes
mutlu bilsin diye mutluluk maskesini takıyorum çehreme. Gülmek yüzün sadakası olsa da, hüzünlü her gülüş
mutluluğumdan çalıyor. Ailem beni mutlu biliyor, dostlarım şanslı, beni
tanımayan insanlar havalı. Oysa ne mutlu ne şanslı ne de havalıyım. Ben yalnızca
yaralıyım. Kaza kurşununa kurban gitsem bu kadar yanmazdı içim. Sen benim en
sevdiğim insandın. Gidişin kaza süsü verse de yarama, sendin yaralayan beni, hemde hiç gözünü kırpmadan, çekip giderken arkana dahi bakmadan.Sahi sevgilim
nerede kalkmıştık biz?
Ne zaman senden konu açsa dostlarım. Hep farklı konulardan
bahsediyorum. Ne olacak bu ülkenin hali? Nereye kadar sürecek bu kanlı ölümler?
Ve ne olacak bu halimiz…
Ne olacak halimiz derken bile bizi düşünüyordum. Peki, sen sevgili çekip giderken kimleri
düşünüyordun. Sessizliğin kör kuyularında saklı duran bir volkandı
haykırışlarım. Sesimi yalnızca ölü ruhların duyduğu, artık acım içime sığmıyor.
Gittiğim her yerde dökülüyor üzerimden fazlalıklar. Bardaktan taşan sular gibi…
Sessizliğe alıştım da sensizlik çok zor inan.
Her sabah sen yanımdaymışsın gibi gülümsemenle uyanıyorum
güne. Nerede güzel bir koku gelse
burnuma, sen geldin sanıyorum. Hiç görmediğimiz
ama adını duyduğumuz, fakirlerin umut ekmeği olan yarın gibiydin sevgili. Senle
geçen her günümde bugünü yaşıyordum. Yarınlar hiç gelmeyecekti. Ve ben seni severken
hep bugünümde hatırlayacaktım. Oysa sen yarını zırh bildin kendine, istesem de
yaklaşamıyorum sana.
Sessizliğe alıştım da sensizlik çok zor inan.
Seni seviyorum yarınım…