Anı yakalamakla
mükellef olduğumu sansam da marazi korkulara yenik düşmek aslında tüm
çekincelerimin alt yapısını oluşturan.
Temelin kuvvetli olması
önem arz ediyor mu, desem ne cevap verirsiniz?
İnanın ki sormak bile
külfet zira bırakın cevaptaki doğruluk payını yanıtlayacak bir Allah’ın kuluna
rast gelmiyorum.
Ne kadar kurcalasam o
kadar depreşiyor çekincelerim hatta boyumu aştı sığdıramadıklarım gönül odama.
Her şeyde bir kusur aramak ne de olsa vazgeçilmezi çoğunun. Durağan seyrine
inat hayatın dalgalar azgın ve çok tehlikeli.
Günlerden bir gün,
demek fazlasıyla sancılı. Neden acaba o gün bu gün değil ki? Sürekli tehir
etmek en can sıkıcı olanı belki de yanmaması için canımın kendimi buna
koşullandırıyorum.
Neresinden başlasam da
temizlense ayrık otları.
Neye el atsam ürkek bir
tavşan misali can havliyle kavuşuyorum yakın bildiğim bir gölgeye hele ki kendi
gölgemse bu sefer gölgemden kaçıyorum.
Derin mi derin bir
bıkkınlık şekillendiren ki ömrü hayatımdan usanmış iken takatimden de oldum.
İsmi bile olmayan ne
çok insan döneniyor alıcı kuşlar gibi.
Bazen ölüm meleğine
rast geliyorum düşlerimde:’’Hadi’’ diyorum,’’daha gelmedi mi zamanı?’’
‘’Git başımdan. Daha
erken vakit’’ deyip o bile geçiştiriyor.
Cezalandırılmak düşen
payıma bu da yetmezmiş gibi en büyük cezayı yine kendim veriyorum. Kimse su
dökemez elime bu konuda. Bilemezsiniz…
Halis munis miyim yoksa
bir o kadar öfkeli ve bedbin?
Cevabını aradığım bile
meçhul hayallerim gibi meçhul her şey ve herkes ve ben hepten karışmışım
meçhullere.
Rol model olmak ne
güzel ne var ki eşleştiğim kimse yok. Tüm derdim kendimle: Kendimi onamak belki
de bir o kadar öykünmek en iyiye şahsımın el attığı ne olursa. Sanırım beni
genç ve diri tutan tam da bu nokta.
Keşkeler’den mütevellit
bir ömür bir ucu belki’ye çıkan bir ucu müphem. Ne var ki bunda, demeyi çok
isterdim ve bir o kadar durağan bir ömür gelin görün ki içim kıpır kıpır. Gün
değil ki yeni olan tam tersine her saat başı ayrı bir ben’e gebe. Dakikam
dakikaya uymazken kestiremiyorum değil bir gün, bir saat sonrasını. Derken
duyduğum pişmanlık bir dakika evvelinden uzanan.
Kımıltısı bile yeter
zamanın devinirken yakalanmaz bir hızla. Ve kemirirken ruhumu muhalif
düşüngeçler ve kaygılar. Harici ne varsa yetmezmiş gibi benlik katsayımın
getirdiği o ağırlık bir o kadar hacimsiz ve şekilsiz.
Bazen bir düş gezgini
bazen bir düş bezgini bazense kocaman bir boşluk sığamazken yere göğe…
Sevmelerin en güzeli
belki de uzaktan meftun olmak hayaline ne varsa şekillendirdiğiniz ruhunuzda ki
bir o kadar yorgun ve bıkkın sevmelerden.
Gitmekse en uzağına
kaçmak yine de yakalanmak görünmez olduğunuza kani olmuşken.
Ulaşılmaz.
Korkak.
Ürkek.
Hatta dokunulmaz.
Dokunmak bir hayale ve
bir hayalden ibaret olmak ve avunmak hayallerle yudumlarken sevgiyi ve ürkek
düşlerin tedirginliğinde kaçmak yeniden ve biteviye merkezine oturtamazken
pergeli ve sadece el yordamıyla çizmek alabildiğine yamuk ve savruk tıpkı ben
gibi sayısız ben’den mütevellit.