PERVANE
Pervane bir küçük böcek, uç uç
böceklerden, aşka kanat çırpar 24 saat. Siz boyuna posuna bakıpta küçümseyin
zinhar; pişman olursunuz sevgili uğruna yaptıklarını duyduğunuzda! Pervane
sevgilinin kapısında dört dönmeye başladığı günden itibaren yani onun aşkına
pervane olduğu günden o müthiş güne kadar için için yanmıştır. Bu bir
yanardağın yanmasına, bu bir demirin içten içe paslanmasına, bu bir okyanusun
derinden derine tsunamiye hazırlanmasına benzer bir yanmadır, bir kaynamadır
sevgili okuyucu.
Pervane, Mum'un cemaline vurulduğu
andan itibaren aklını zayi eyler ve çöllerde Mecnun’un avare dolaşmasına
teşbihen o da havada uçar, uçar, uçar durur. Ta ki o aşkın kafayı hoş eden
esrikliği ile lebalep haza battığı ana kadar! O an Pervane'nin varlık
dünyasından yokluk dünyasına geçtiği andır, tarihi andır, edebi andır. Pervane
kör kütük aşkın şarabı ile mest olup bitap düşmüşken sevgilinin kapısında;
İranlı bir şair diyor ki " Aşk’a uçarsan
kanatların yanar." Bu söze cevaben Mevlana diyor ki "Aşk’a uçmazsan kanat neye yarar.”
diye haykırmaktadır. Zalim sevgili, şuh sevgili, olmazsa olmaz sevgili!
Pervane'nin yanması, yıkılması,
dellenmesi umurunda mı acaba? Pervane'nin dillere düşmesi, Mecnun diye
bilinmesi, yokluk diyarına hazırlanması nazarı dikkatinde midir acaba Mum’un?
Ah biçare Pervane, bu dava
sana ağır, sana fazla, sana yük! Terk et bu sevdayı, bırak bu aşkı, def et bu
illeti kalbinden! Pervane bir dolu yürek “Bu
sevda karşılıksız ise dahi terk etmem. Çünkü dayanağım sonsuz bir kederdir. Bu
aşk bana tuzak olsa dahi bırakmam. Çünkü aşk benim her derdimin devasıdır. Eğer
MUM bir illetse ben ise o illeti gözümü kırpmadan içmeye hazır olan hastayım.”
der usulca. Pervane benliğini saran aşk ateşi ile rüyalar görmektedir ve
rüyasının başmisafiri de Mum’dur.
MUM
Mum, başı ateşler içinde,
yüreği eriyikler kabında, inim inim inlemektedir. Yandıkça tükenmektedir. Bu
bir ince hastalık misalidir ki mumun temiz bedenine girmiş ve onu günden güne
yok oluşa götürmektedir. Bu ateş başını yaktığı günden beri dinmemiş bilakis
daha da şiddetlenmiştir. Bu ne biçim bir beladır ki gelip kamp kurmuştur
ocağına. Hiç bu kadar acı çekmemiştir oysa. Yanan kendisi yakan etrafında
pervane gibi dönmekte… Ateşe rüzgâr olmakta, bilmeyerek mumun ateşini
yükseltmekte ve asla sönmesine müsaade etmemektedir. Dünya cehennemi bu olsa
gerek, öbür dünyada yansa da alışmıştır artık. Bu aşk mecazidir, bu aşk
hayalidir, bu aşk imkânsızdır. Ah Pervane ah! Değer mi bunca acıya, bunca
ateşe? Fani dünyanın fani sevdaları uğruna bunca çileyi çekmek anlamlı mıdır?
Mum içindeki aşk fitilini
yakmış olup Pervanesiz bir an dahi düşünememektedir. Pervane ise etrafında pır
pır dönmektedir. Derin ve sessiz bir bekleyiş ikisinin de huzur bulduğu bir
vaziyet olup sadece birbirlerinin yanında olarak oluşturdukları manevi bir
atmosferin havası ile iletişim kurmaktadırlar. Bu Pervane'nin bir pervane gibi
dönmesine, bu Mum'un bir ateş parçası gibi yanmasına nedendir. Vuslata daha
vardır. Önce kendi benliklerini bir etmeleri gerekmektedir. Çokluktan tekliğe
geçmeleri gerekmektedir. Ruhen bu iklimin semalarında dolanmaya başlamışlardır.
Pervane'nin başı iyice dönmekten hoş olmuş kendisini semazenlerin makamında
serazat hissetmeye başlamış bir sufi gibi görmeye başlamıştı. Mum ise başının
içindeki ateşi elleri ile söndürebilecek kadar kendinden geçmiş bir halde idi.
Kalden hale geçmişlerdi anlayacağınız.
VUSLAT
Yokluğun şarabı ile sarhoşluğu
tavan yapan Pervane daha fazla dayanamayacağını anlar ve kendisine eziyet gibi
gelen ten kafesinin tellerini kırarak önceden; onda var olduğu ve sonrada onda
var olacağına inandığı sevgilisiyle bir olma, tek olma hülyası için kendisini
mumun ateşten topa benzeyen alevlerine atar. Mum ise ateşten kollarını açarak
uğruna terki beden eyleyen aşığını ateşine çeker. Varlıktan yokluğa, çokluktan
tekliğe geçiş anı ikisinin de bir olduğu andır artık. Yok kanatmış, yok
ateşmiş, yok uçmakmış, yok erimekmiş hepsi fani dünyada kalan anlatılarmış.
Onlar makam atlamış olup aşkın en kutsal hikâyelerinden birisinin ölümsüz
kahramanları olmuşlardır.
İranlı bir şair diyor ki " Aşk’a uçarsan kanatların
yanar." Bu söze cevaben Mevlana diyor ki "Aşk’a
uçmazsan kanat neye yarar.” Bize de bu anlatıyı üslubumuzca daha farklı
daha değişik bir şekilde ifade etmek düşer. Aşkı uğruna Pervane gibi yanıp Mum
gibi eriyenlere ithaf ediyorum bu yazıyı.