ALİ DAĞI VE AHMED
TAYERÂNÎ
Geçenlerde İstanbul-Galata
Kulesi’ni gezerken, Hezârfen Ahmet Çelebi’nin (ö.1640) kanat takarak 1632
yılında Kule’den Üsküdar önlerine, 3.5 km. mesafeli boğazı uçarak geçtiğini; IV.
Murad’ın Sarayburnu’ndan olayı seyrettiğini, önce ödüllendirip daha sonra
Cezayir’e sürdün ettiğini bir kere daha hatırladım.
Eski şehir tarihi
kaynaklarında geçen, Ahmed-i Tayarânî'nin Ali Dağı’nda uçtuğunun görüldüğü için
bu adı aldığını hatırlayarak geçmişe bir köprü kurmuş oldum. Talas Belediyesi,
yaklaşık 10 yıldan beri, buradaki yelken kanat ve yamaç paraşütü gibi hava
sporlarına imkân sağlamaktadır.
Ali
Dağı, Erciyesi’n Eteği’ndeki küçük dağlardan biridir. Deniz seviyesinden
yüksekliği 1871 metredir. Kayseri rakımı 1050 olduğuna göre, yerden yüksekliği
Türkler
Kayseri’ye kollarını sallayarak değil; kılıç sallayarak girmişlerdir. Bunların
başında Battal Gazi gibi komutanlar ve Ahmed Tayeranî gibi kahramanlar
bulunmaktadır. “Gazî” unvanı buradan
gelir. Aslında Bizans komutanı olduğu, savaşırken Battal Gazi’ye hayran kaldığı
ve ardından Müslüman olduğu söylenir.
Tayeranî,
söylene söylene, Turanî olmuştur.
1649 yılında Kayseri’ye gelen
Evliya Çelebi, duyuma dayalı olarak, Ahmed Tayeranî hakkında bilgi verir. Orada olduğunu ve sağlığında gökte uçtuğunun
görüldüğünü rivayet eder. “Şeyh” diye andığı Ahmed, gökte bedeniyle uçtuğu görüldüğü için, Tayeranî adını
almıştır
Arapça
“tayyâr” pilot, tayyâre, uçak demektir. Tayerân aynı kökten gelir.
Evliya Çelebi Seyahatnamesi'nde
Hisarcık yönündeki bu tepe, “Arâmgâh-ı Ali” olarak zikredilir. Arâm-gâh
kelimesi Farsça/İran dilinden eski Türkçe’ye geçmiş bir kelimedir. “Dinlenilecek yer” anlamına gelir. Bu tip
yerlere, her devirde, halkın ihtiyaçlarını karşılamak üzere, tesisler yapılır.
Nitekim su ihtiyacını karşılayacak büyük bir kuyu ve bir mescit olduğu bilgisi verilmektedir.
Ahmed
Tayeranî, Kayseri’ye ait 1847’den başlayan Salname/yıllık’larda, şehrin
geçmişindeki meşhur kişileri arasında anılmaz. İlk olarak, 1901’de, Ahmet Turan
Gazi adı geçmektedir.
20.
yüzyıl başlarında Ahmed Nazif Efendi (ö.1914), “Ali Dağı’nın zirvesinde de
Ahmed Turan Gazi hazretlerinin mezarı olduğunu kaydeder. Yazdığı 100 kadar
meşhur kişi içinde, Ali Dağı’nın tepesinde gömülü olduğu söylenen tek kişidir.
Bu da büyük mezarın ona ait olduğu fikrini destekler.
Ali Dağı’ndaki yerin “makam”
olduğu; bir süre orada kaldığı için de bu adı almış olabilir. Çünkü komşumuz Sivas ili, Soğuk Ilıca kayalıklarında
“yatır” olan Ahmed Turanî vardır. Çocuk sahibi olmak isteyen kadınlar
tarafından ziyaret edilir. Doğan çocuğa da yatırın ismi verilir. Sivaslı çağdaş yazar Ahmet Turan Alkan da
bunlardan biri olabilir.
İstanbul-Beşiktaş’ta da, Sultan
Abdulmecid zamanında (1839–1861)
mezarının bulunduğunu söylenmektedir.
Aynı kişi ya da başka birisi olabilir. Yeşilhisar’ın Keşlik Köyü’nden
İstanbul’a giden Mustafa Sabri Efendi (ö.1929) 1896 senesinde, Beşiktaş’ta
yatan “Ahmed Turanî Hazretleri’nin türbesine “Yasin-hân” sıfatıyla tayin
edilmiştir.
Battal
Gazi ve Abdülvehhab Gazi’nin silah arkadaşı Ahmet Turan Gazi’nin Ali Dağı’yla ilgisi olduğu bir gerçektir. Halkın onu uçarken
görmesi de ona verdiği değeri gösterir. “Hezarfen Ahmet Çelebi” (ö.1640) kendi
geliştirdiği takma kanatlarla uçmayı başaran ilk kişidir.(1632) Ahmed Tayeranî
ise icadsız, aletsiz uçan biridir.
Ali Dağı’nın, günümüz insanının kanatlanıp
uçtuğu ve bunun ulusal/uluslar arası yarışmalarının yapıldığı bir üst haline
geldiği görülmektedir. Bu hâdise ise sadece bir nostalji değil; bugünün geçmişle
kucaklaşmasıdır. Merhum Yahya Kemal’in (ö.1958) dediği gibi ‘Kökü mazide olan
âti’dir.