Anlamsız serzenişlerin kâh
kıyısında kâh gıyabında
Tümden gelen
varoluşların ölüm makamında
Güne gömülü dünlerin ve
elime batan dikenlerin
Çok yakınında, desem
keşke
Ve seyrelse yokluğun
günden güne.
Yoksunum çok yolsuzum
ve nasıl yorgun
Mücbir sebeplerden
ibaret olsa keşke
Ve dökülsem yaprak
yaprak
Sızan hüzün nazire
edercesine
Varsam sona hani
olmadığın o yaka
Sonsuzluğa uzanan yolda
yalnızlığımla derbeder
Ve olmazın oluru
hükümlerle darma duman.
Koyuldu geceler daha da
karardı
Yerle yeksan oldu olalı
devran
Toz konduramadığım ne
varsa olmadığı kadar
Uzağındayım hele ki
onca söylence
Ağzımla kuş mu tutsam
da girsem gönlüne
Menzili kayıp ne varsa
bilmez miyim yar,
Davul bile dengi
dengine.
Hicran yığdım yine
geceye
Nifak soktular hayat
ile arama
Uzun bir perde çektiler
boylu boyunca
Neye niyet neye kısmet
Varsıl mekânların
ahalisi görmese de gönül gözüyle
Uzağındayım inan ki
alabildiğine
Hele ki tükenirken
umutlar
Sanır mısın ki
söylediğim her kelime yalan?
Devam et sen
sessizliğine
Meramın ne ise varsı
güller açsın yüzünde:
Bir söze hasret bir
gülüşe yanık
Tekerrür eden ne varsa
hepten kayıp
Sanmıştım oysa bir
zamanlar:
Aşk en büyük günah ve
nasıl da ayıp
Gördüm göreli dünya
gözüyle seni
Uzak bir şehrin özlem
yüklü kıyısında
Sapa bir yolun
çıkmazında belki de
Kısaca imkânsızın ve
anlamsızın çeperinde saklı olan
Kuytulara gizlenmiş
mihrabın geldiği son radde.
Kavuşamayacağımı bile
bile:
Ne gam,
Ne dert ne de tasa
Sevmekse düşen payıma
Başım gözüm üstüne
Bu değil mi söyle
Yaradan’ın tecellisi.
Susarım da bir ömür
inan
Bilirim ve ağlarım usul
usul
Uzak olsan da sensin
sığındığım tek liman.