Vebaydı aşk ve dudaklarına dokunarak bulaşmıştı bu hastalık.
Gittiğinde ise ustaca yapılmış bir suikastın sessizliği kaplamıştı benim dudaklarımı. Gözlerim
dehşetle anlatıyordu o an ki acımı. Tüm vücuduma yayılmıştı bu hastalık gülsem,
ağlasam bu vebaya bulaşmış dudaklarım kanardı, çeneme doğru sızardı o sıcak
sıvı. Acının en somut resmiydi caddelerde sensiz yürüyüşüm. Aşk vebasının acısı
yayılmıştı tüm vücuduma. Ayrılık suikastında ölmemiştim belki ama vebalı birine
yaptığın bu suikast da fazla gereksizdi. Zaten bıraksan dudaklarından bulaşan
veba alacaktı canımı. Ne diye hastalıklı ömrümün süresine müdahale ediyorsun.
Çıkma işte karşıma. Hasta olsam da özledim tenini. Sırf bu yüzden çıkmamalısın
karşıma. Vebalı dudaklarımla öpersem ya seni? Tenine dokunan bu dudaklardan kan
akmayacak mı? Kanımı dökmeye bu kadar mı meraklısın. Kalan ömrümü sessiz sakin
geçirmek istiyorum. Bir dağ evinde
ormanın içinde. Gündüzleri çimlere uzanıp soğuğu hissetmek istiyorum
seni görünce üşüyen ellerimin soğuğunu değil. Yada o dağ evinde yaktığım şömine
de hissetmeliyim sıcaklığı canımı yaktığında değil. Vebana bulaştım ondan
hassas vücudum. Çöktü savunma sistemim omuzlarım gibi. Bazen de sürünmeli
geçiyor bu ömrüm. Gelebilecek her hastalığa ve acına açık olmam bundan. Boğazıma
birikirdi sessizlik öksürsem de atamazdım. Çığlık atıp yırtmalı mıydım boğazımı
? Sessizliğini atabilmek için. Ağrılar içinde ölmemeliyim zaten yeterince acı
ve ağrı çektim. Ölürken birikmeli dudaklarımda bir tebessüm. Ağrı ve kederin
acısı değil. Ben artık ölmeliyim
hastalığım, sevdiğim. Canımı alacaksan al artık Azrail bu konuda beni
duymazdan geliyor. Ve sırf acım dinsin diye ölmeye razıyım. Aşkla zehirlenmiş
bu tendeki canı almaya Azrail iğreniyor galiba. O yüzden katilim sen olmalısın.
Sevdiğim olduğun gibi. Gezmeye götürülecek bir çocuk mutluluğuyla ölüme giderim
Azrail'den ümidimi kestim ve sen kadın Azrailim olur musun?
Zayiat-ı Kelam