Gecenin koynunda sarı bir dolunay, kenarında bulunduğun
nehir, kokusuyla beynimi uyuşturan orman, masamdaki mumun ateşinde ben nefes
aldıkça soluklaşan hayalin...
Hatalar ve ihmaller silsilesinin artığı olmuş uzaklığın ve
sesin..
Yanımda kim var umrumda değil ama uyuşan düşüncelerim senin
odanın kenarında kıvrılmış bekliyor, bende masamda damlayıp sertleşen mum
damlaları gibi donuk gözlerle bekliyorum.
ya bir an gelirse yine o mum damlaları gibi donuk gözlerle
mi bakacaksın..?
Ellerim ümidini kesti artık ellerini ısıtamayacak diye
girmiyor ceplerime.
Korkuyor muyum ileri ki tepede içip ateş eden adamlardan
bilmiyorum.
Zaten sen yoksun, aklımda gitti galiba peşinden.
Bunun için galiba mum damlaları gibi donuk bakışlarım,
sessiz haykırışlarım, laleye dönen gözümün beyazı…
Mum eriyip gitti kıvrılan ateşin zulmüne dayanamayıp.
Karanlık çöktükçe gitti hayalin. Kulağımda uğuldayan senden
duyduğum ve keşke açmasaydım o telefonu dedirten kelimelerin.
Kararan gecede hayalinin gidişi ve çıldırtan donuk bir
sensizlik...