İyi yazarlar eninde sonunda hak ettiği yerde olacaktır. Derelerin denize ulaşmasını kim engelleyebilir ki. Ama elle taşınan su bir zaman sonra kuruyacaktır.

Yılmaz İmanlık

 

 

Bu hafta eğitimci yazar arkadaşım Yılmaz İmanlık ile birlikteyiz ve kendisiyle edebiyat üzerine sohbet edeceğiz.


-Hoş geldiniz ve vakit ayırdığınız için çok teşekkür ediyorum sevgili hocam… Kayseri’de aynı programda olmamıza rağmen yazık ki sizinle edebiyat sohbeti yapamadık ama kısmet bugüneymiş. Yılmaz Hocam, öncelikle sizi sizden tanıyalım isterseniz... Bize biraz kendinizden bahseder misiniz? Yılmaz İmanlık yazarlığı dışında nasıl biridir? Neleri sever nelerden hoşlanmaz?


Hoş bulduk, evet kısmet bugüneymiş.

Şair ve yazar ruhlu bütün insanlarda aslında biraz aykırılık vardır. Onlar olaylara ve insanlara diğer insanlardan farklı bakar, farklı değerlendirirler. Hayatı tekdüze olana insanların yapacağı şey değildir bir mısranın kanatlarında sabahlamak.

Hayatımda olmazsa olmazlarım vardır. Dolmakalemim ve çizgisiz kâğıt olmadan asla yazamam. Yazmaya gürültülü ortamlarda başlarım. Toplantı, düğün ya da başka bir ortam. Çok çabuk kırılırım ve kırıldığımı karşımdaki insan anlamaz bile.

Dikkat ettiğim en önemli şey, hayatın bana biçtiği rolleri karıştırmamaktır. Zaten karıştırırsanız hayatınız da karışır.


-Sanırım biz yazarlar hep duygusalız ve işte bu nedenledir ki hep üzülen taraf oluyoruz. Peki sayın hocam, edebiyata olan ilginiz ne zaman başladı? Kimler destek oldu?


Özellikle lise yıllarımda katıldığım birkaç yarışmada dereceler almam ve edebiyat öğretmenimin desteği bana edebiyatı sevdirdi diyebilirim.


-Hem edebiyatçı hem de yazar olarak siz hangi yazarları okursunuz? Örnek aldığınız kalemler var mı?


Son dönem popüler görünen birçok yazarı(!) okumam. Çünkü çoğunun kalıcı olacağını, edebiyat literatürüne gireceğini düşünmüyorum. Toplumları peşinden sürükleyebilmek edebiyat değildir. Kalıcı olmayı başarabiliyorsan, yıllar sonra bile senden bahsediliyorsa, aynı heyecanla okunuyorsan o zaman yazar olmayı başarmışsın demektir. Kendinden başka yazar tanımayan, eleştiriye katlanamayan insanlar görüyorum. Bunlar yaz yağmuru gibidir. Ben hâlâ eskileri okuyorum. Onların eserlerinden tat alıyorum. Yenilerden parmakla gösterilecek kadar azdır okuduğum yazar. Özellikle Tuna Kiremitçi, Ahmet Altan ve Ahmet Ümit severek okuduğum yazarlar.


-Birçok eseriniz var. Önce ilk eseriniz hakkında konuşalım. Yazım ve basım aşamasında neler yaşadınız, kitabınızın elinize ulaştığında neler hissettiniz?


İlk kitap…

İlk aşk…

İlk heyecan…

Ve ilk hayal kırıklığı.


Daha ilk kitapta insanların şiire nasıl baktığını ve nasıl bir zorlu yola girdiğimi fark ettim. Ama olan oldu, şiir büyülü girdabına çekti beni. Garip doğdu diyebilirim ilk kitabım için. “Bir Gül diktim Yüreğime Senden”  Ama ilk göz ağrım olduğu için bende her zaman özel bir yeri oldu.


-Ballı Yumurta isimli eseriniz öykü kitabı sanırım. Hoş bir ismi var, samimi, içten, yaşanmışlık kokusuyla bezenmiş. Öykü yazmayı seviyorsunuz sanıyorum. Kitapla ilgili neler söyleyeceksiniz?


Ballı Yumurta birçok yörede bilinmez ancak beni ve bizim yörelerde büyüyen çocukları çocukluğuna götüren bir omlet çeşidi. Biz çocuklar onu çok severdik. Yani ballı yumurta bizi çocukluğumuza götüren bir sembol. Zaten kitabın içindeki öyküler de daha çok anı tarzı. Daha çok çocukluğumdan içimde kalan özlemleri anlattım. Ve tabi ki bütün öykülerimde az çok bir yaşanmışlık kokusu tütüyor.


-Diğer kitaplarınız hakkında bilgi alabilir miyiz?


Şu ana kadar üç şiir, iki öykü, bir araştırma olmak üzere toplam altı kitabım yayımlandı. Sırada bir roman var. Ondan sonra hazırda bekleyen bir deneme, bir gezi ve üç tane de şiir kitabı var.


-Bir edebiyatçı olarak eser üretmenin yanında aynı zamanda editörlük de yapıyorsunuz. İyi bir editör bulabilmek samanlıkta iğne aramaya benziyor artık. Bu işi yaparken hem onlara hem de kendinize faydalı olduğunuzu düşünüyorum. Edit yaptığınız eserler size neler kazandırdı?


Öncelikle bu sayede güzel dostluklar edindim. Editörlüğünü yaptığım yazarlar sonraki eserlerinde de benimle çalıştılar. Bu da yaptığım işi severek yaptığım, sahiplendiğim ve iyi yaptığım anlamına geliyor diye düşünüyorum.


-Köşe yazılarınızda kitap eleştirmenliği de yapıyorsunuz. Bir kaçını okudum ve olumsuz anlamda pek bir eleştiri bulamadım. Olumsuz yönleri olanları bile kırılmayacağı ve kaleme küsmeyeceği şekilde yazdığınızı fark ettim. En ufak bir eleştiri de dahi küsen arkadaşlarımız olduğundan dolayı mı böyle oluyor? Çünkü okurken insanın aklına hepsi mi mükemmeldi diye geliyor? Haksız mıyım? Ben de size inşallah bir kitabımı takdim etmek istiyorum ve eleştirisini gerekirse yerden yere vurarak yapmanızı bekleyeceğim, şimdiden söyleyeyim istedim.

 


Evet, şüphesiz köşemde tanıttığım kitapların eleştirilecek yanları da yok değil. Burada amacım yazar arkadaşıma yazılarımla destek olmak, tanınmasını sağlamak. Olumsuz gördüğüm yanlarını ise yazarla bire bir paylaşırım. Kırılmasın ve daha kaliteli eserler kaleme alsın diye. Gazetede olumsuz yönlerini anlatırsam başkaları da okuduğu için bana gönül koyabilir. Öte yandan özelden yazdığım olumsuz yönlerini kabul etmeyen, eleştiriye gelemeyen yazarcıklarımız da var. Yani onlara yazar diyemiyorum maalesef. Eleştiri daha iyi eserler meydana getirmemiz için gereklidir. Toprağı kazmazsan ürün alamazsın değil mi? Bu da öyle, insan eleştirildikçe daha iyi eserler meydana getirecektir. Günümüzde en tehlikeli yanılgı şudur: Kimse kendinden başka yazar tanımıyor, herkes kendisinin en iyi olduğunu iddia ediyor. Böyle düşünen insanlar eleştiriye bile değmez.


 

-Birçok imza gününüz oldu, okurlarınızla buluştunuz. Hangi şehirlere gittiniz, hangi fuarlara katıldınız ve kitaba olan ilgi nasıldı?


Türkiye genelinde birçok şehirde imza gününe katıldım. Özellikle okuyucularımla kitap hakkında sohbet etmek güzeldi.

Beni en çok etkileyen mezun olduğum ilkokuldaki miniklerle buluşmamdı. O çok başka bir duyguydu benim için.


-Müthiş bir duygu olmalı… Hocam, okurlarınızdan nasıl tepkiler geliyor, bizimle paylaşır mısınız?


Özellikle hikâyelerimle ilgili çok güzel tepkiler alıyorum. Genelde hikayeleri okurken gözyaşlarına hâkim olamadıklarını söylüyorlar. Bazıları aşırı duygusal yazdığımdan şikâyetçi. Ama okurlarım hikâyelerimde kendilerini buluyorlar ve sanırım bu da bir hikâyenin severek okunması için ilk şart.

Öte yandan ağır bil dil kullanmıyorum. Bu da hikâyelerin kolay anlaşılmasını sağlıyor. Dil konusunda edebiyatçılardan eleştiri aldığım da oluyor tabi.


-Edebiyat dünyasında ödül alan şair ve yazarlarımız oluyor. Sizce Türkiye’de ödüller hakkıyla alınıyor mu? Yarışmalar torpilli mi? Ve asıl önemlisi iyi yazarın eninde sonunda hak ettiği yere geldiğine inananlardan mısınız?

Aslında bir eserin değerini zaman gösterecektir. Ödüllere o kadar takılmam. Çünkü özellikle seçici kurulların ne kadar yetkin olduğu tartışılır. Şiirde ortak bir kriter belirlemek zordur. Zaten sana göreceli ve kişiye özgüdür. Herkeste aynı heyecanı oluşturamaz. Soyut kavramdır. Dolayısıyla değerlendirmek zordur. Evet iyi yazarlar eninde sonunda hak ettiği yerde olacaktır. Derelerin denize ulaşmasını kim engelleyebilir ki. Ama elle taşınan su bir zaman sonra kuruyacaktır.

 

-Sizce iyi bir eser iyi bir yazar nasıl olmalıdır?


İyi bir eser öncelikle okuyucunun dünyasına hitap etmelidir. İlgi çekici olmalı, dil ve anlatım yönünden okuyucunun seviyesine uygun olmalıdır.


-Mutluluk ve acı size ne ifade eder? Bir yazarı en çok ne mutlu eder?

Yazılarımın okuyucunun kalbini titretmesi beni mutlu eder. Mutsuzluksa insanların çok basit şeylere çok para verirken kitaba daha az para vermeyi gereksiz saymaları.  Bazen bir kitap en pahalı çeyizden bile daha değerlidir. Ya da birçok ilaçtan daha iyi gelir kalp ağrısına. İnsanların bu bilinçte olmaması acı bir durumdur bizim için.

 

-Sosyal paylaşım siteleri size göre faydalı mı? Değilse niçin?


Ben gayet faydalı buluyorum. Birçok yazar-şair arkadaşımı oradan tanıdım. Birçok edebiyat projesine oradan katıldım. Ama işin temeli, doğru kullanırsan faydalı, yanlış amaçlarla kullanıldığında zararlıdır.

 

-Şiir de yazıyorsunuz, ilk kitabınız şiirdi biliyoruz. Heceli şiir mi serbest şiir mi kaleminize daha uygun? Bir şiirinizi paylaşabilir miyiz dostlarımızla?


Ben daha çok serbest şiir yazmama rağmen arada heceyle yazdığım şiirler de oluyor.


MEVSİMİ YOK AYRILIKLARIN

 

Belki de geç kalmış bir ayrılık şarkısıydı bu.

Bütün vedalar erkendir, dememiş miydin oysa?

Yalan mı söylediler hayatımdan çekip gidenler?

Galiba dost bildiklerim hayallerime kurmuş pusu…

 

Zamansızdır ayrılıklar, mevsimsiz rüzgârlar gibi

Kapatsan da kapıları, önce kalbine vurur sızı

Gidenlerin ayak sesine karışır kalp atışların

Çaresiz gözlerle seyredersin kayan yıldızı…

 

Düşlerimin coğrafyasında dalgalı bir denizdir zaman

Hayallerimden bir parça daha koparır her an.

Deniz bittiğinde anlarız ki hayaller de bitmiş

Dünya sahnesindeki oyun işte bu kadar basitmiş.

 

İçimi yakan bir alev topu olur her veda sözü

Gözyaşım değdikçe alevlere, ruhumu sarar yangın

Ateşi öper bahar yağmurları serseri bir âşık gibi

Hangi yönden esse rüzgâr söndüremez içimdeki közü

 

Haydi, ayrılmadan söyleyelim ayrılık şarkımızı

Paramparça bulutlar, yürekten eşlik etsin bize

Son kez çevirelim yüreğimize gül damıtan çarkımızı

Giderken de gülelim, fark etsinler bizim farkımızı

 

Şimdi putlaşmış bir kayadır yüreğimdeki dağlar

Dağları aşıp dönemezsin kalbini unuttuğun yere.

Mevsimi yok ayrılıkların, zamansız yalnızlıklar gibi

Kurudu sevda pınarlarım, gözlerim beyhude ağlar


 

 

-Öykülerinizden herhangi bir paragrafı paylaşabilir miyiz?


Elbette….

Her sabah, içinden geçmekten büyük zevk aldığım ana yola yakın başka bir ormana geliyorum. Ormanın içinden geçen yolun başından sonuna doğru şöyle bir baktığınızda, ağaçların dallarını eğerek yolu sanki bir tünele çevirdiğini görürsünüz. Hele yaprakların sararmaya yüz tuttuğu vakit, burada yürümenin tadına doyamazsınız. Ayaklarınızın altında sarı yapraklar uçuşur. Onların eski bir piyanonun tuşlarından buram buram tüten hüzzam şarkılar olduğunu düşünürsünüz. Canınız gerçek bir mûsiki dinlemek istediğinde, müzik adına yapılan her şeyi bir kenara atıp buraya koşmak istersiniz. Ormanın içinden çıkmak istemezsiniz. Ağaçların hep aynı boyda ve eşit aralıkta olması sizi hayretler içinde bırakır. Dalların arasından yayılan ışıklar da hep aynıdır.

 


-Yakın projeleriniz hakkında bilgi alabilir miyiz?


Sıradaki projem yeni romanımı çıkarmak. “Kır çiçekleri Kelebek Kanadında Büyür” Bu benim ilk romanım olacak. Bu yüzden heyecanla bekliyorum. Sonra sırada deneme kitabım ve üç tane şiir kitabım var.

-Yılmaz İmanlık yirmi yıl sonra edebiyatın neresinde olmak istiyor?

Hayalim birçok okuyucunun gönlünde iyi bir yer etmek. Ama zaman ne gösterir bilemem.

-İnşallah diyelim o halde hocam… Okurlarımıza iletmek istediğiniz bir şey var mı?

Evet, kitap alırken yazarları meşhur olan kitapları değil de kendilerine bir şeyler katacak kitapları alsınlar. Zira günümüzde popüler olan birçok kitap insanları kitaptan soğutabilir.


 

-Vakit ayırdığınız için teşekkür ediyor, nice eserlere imza atmanızı temenni ediyorum.

Bu güzel sohbet için asıl ben teşekkür ediyorum.

 

 

 

 

 

 


 

(Fotograf; Yılmaz İmanlık kızı ile birlikte...)

(Fotograf; Malatya Vuslat TV.ye katılan Yılmaz İmanlık ve Kayserili Eğitimci-yazar Tv. ve Radyo Programcısı Organizatör Ali Özkanlı ile...)

 

 


 

.


MEVSİMİ YOK AYRILIKLARIN

Belki de geç kalmış bir ayrılık şarkısıydı bu.
Bütün vedalar erkendir, dememiş miydin oysa?
Yalan mı söylediler hayatımdan çekip gidenler?
Galiba dost bildiklerim hayallerime kurmuş pusu…

Zamansızdır ayrılıklar, mevsimsiz rüzgârlar gibi
Kapatsan da kapıları, önce kalbine vurur sızı
Gidenlerin ayak sesine karışır kalp atışların
Çaresiz gözlerle seyredersin kayan yıldızı…

Düşlerimin coğrafyasında dalgalı bir denizdir zaman
Hayallerimden bir parça daha koparır her an.
Deniz bittiğinde anlarız ki hayaller de bitmiş
Dünya sahnesindeki oyun işte bu kadar basitmiş.

İçimi yakan bir alev topu olur her veda sözü
Gözyaşım değdikçe alevlere, ruhumu sarar yangın
Ateşi öper bahar yağmurları serseri bir âşık gibi
Hangi yönden esse rüzgâr söndüremez içimdeki közü

Haydi, ayrılmadan söyleyelim ayrılık şarkımızı
Paramparça bulutlar, yürekten eşlik etsin bize
Son kez çevirelim yüreğimize gül damıtan çarkımızı
Giderken de gülelim, fark etsinler bizim farkımızı

Şimdi putlaşmış bir kayadır yüreğimdeki dağlar
Dağları aşıp dönemezsin kalbini unuttuğun yere.
Mevsimi yok ayrılıkların, zamansız yalnızlıklar gibi
Kurudu sevda pınarlarım, gözlerim beyhude ağlar…


-Öykülerinizden herhangi bir paragrafı paylaşabilir miyiz?


Elbette….


Her sabah, içinden geçmekten büyük zevk aldığım ana yola yakın başka bir ormana geliyorum. Ormanın içinden geçen yolun başından sonuna doğru şöyle bir baktığınızda, ağaçların dallarını eğerek yolu sanki bir tünele çevirdiğini görürsünüz. Hele yaprakların sararmaya yüz tuttuğu vakit, burada yürümenin tadına doyamazsınız. Ayaklarınızın altında sarı yapraklar uçuşur. Onların eski bir piyanonun tuşlarından buram buram tüten hüzzam şarkılar olduğunu düşünürsünüz. Canınız gerçek bir mûsiki dinlemek istediğinde, müzik adına yapılan her şeyi bir kenara atıp buraya koşmak istersiniz. Ormanın içinden çıkmak istemezsiniz. Ağaçların hep aynı boyda ve eşit aralıkta olması sizi hayretler içinde bırakır. Dalların arasından yayılan ışıklar da hep aynıdır.

 

-Yakın projeleriniz hakkında bilgi alabilir miyiz?


Sıradaki projem yeni romanımı çıkarmak. “Kır çiçekleri Kelebek Kanadında Büyür” Bu benim ilk romanım olacak. Bu yüzden heyecanla bekliyorum. Sonra sırada deneme kitabım ve üç tane şiir kitabım var.


-Yılmaz İmanlık yirmi yıl sonra edebiyatın neresinde olmak istiyor?


Hayalim birçok okuyucunun gönlünde iyi bir yer etmek. Ama zaman ne gösterir bilemem.


-İnşallah diyelim o halde hocam… Okurlarımıza iletmek istediğiniz bir şey var mı?


Evet, kitap alırken yazarları meşhur olan kitapları değil de kendilerine bir şeyler katacak kitapları alsınlar. Zira günümüzde popüler olan birçok kitap insanları kitaptan soğutabilir.

-Vakit ayırdığınız için teşekkür ediyor, nice eserlere imza atmanızı temenni ediyorum.


Bu güzel sohbet için asıl ben teşekkür ediyorum.


 

( Eğitimci Yazar Yılmaz İmanlık İle Kalemi Üzerine başlıklı yazı F.Ç.Kabadayı tarafından 12/31/2015 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu