HÜZNÜMÜZ
Anlamsız bir hüznün
hapishanesindeyiz,
Ellerimiz kelepçeli zihinlerimizle,
Ruhlarımız gönlümüzün hücrelerinde güneşe
hasret,
Yüreklerimiz müebbet acıya hüküm giymiş.
Sanki birden bire kaybetmişiz özgürlüğümüzü,
Sanki birden bire çökmüş hüzün üzerimize
Ve sanki hiç gitmeyecekmiş gibi.
Oysa bağrı açık beyaz gömleğiyle,
Güneşli bir sokakta adımlayan delikanlıydık,
Gürül gürül hayat çeşmesinde ıslıyorduk
saçlarımızı.
Ya da pencere kenarında nazlı menekşelerini
sulayan bizler,
Her bir çiçekten daha güzel ve daha alımlıydık,
Güneş bizden alırdı ilhamını,
Ay bizim için doğardı.
Nasıl oldu anlamadık,
Birden bire sarardı yapraklar,
Birden bire kirli griye döndü masmavi gökyüzü,
Ve birden bire kuruyuverdi hayat çeşmesi.
Dudaklarımız çatladı,
Hayallerimiz kırıldı,
Umutlarımız tükendi,
Bakmaya kıyamadıkları yüzümüze çizgiler bıraktı
zaman,
Saçlarımıza aklar.
Sonra bitmek tükenmek bilmeyen hüzün.
Şimdi her adımda bir acı,
Bir pişmanlık, bir iç çekiş.
Oysa böyle mi başlamıştık hayata?
Böyle mi çıkmıştık yola?
Nerede o temiz yüzlü çocuklar?
MESUT ÇİFTCİ