Kusursuz ve tadilatsız olmalı sevda,sevda da gün öğlen batmamalı yerin dibine,ılık bir mevsim geçmeli üzerinden geride kar çiçekleri bırakarak. Bir gün batımının kızılı gibi net olmalı,kırmızıya komşu olmalı.Şifasız bir hastanın son nefesinde aldığı haz gibi ihtişamlı olmalı ve deli kanlı. Gecikmeli olmamalı şehir vapurları gibi banliyö trenleri gibi gürültülü, martılar gibi düştü mü sendelememeli mesela.küskün bulanık bulutları kendine güldürmemeli aşk, dağ kekiği gibi kokmalı iç açıcı ve katkısız
Yıldızlara yağmurlar giydiren bir boykotun özlemini çekiyorum soluk bir bardaktan içilen ilişkinin son damlalarında. Sıcak bir fincan kahve ısıtırken avuçlarımı yüreğim çığırtkan bir hüznün kıyılarından tutunuyordu ıslak kirpiklerine
Ayarsız aşklara yolculuk bir iftiraydı tüm yalanları cam kenarlarına yaslayan. Başı belalı sevgilinin elleri avuçlarımdan kayarken yavaş yavaş; yüreğim, son hızla giden arabanın pencerelerinden tek tek yıkılan evlerin tersine tek tek yaralar yüklüyordu bagajına.
Mavi,saçlarıma kocaman göz yaşları bağışlıyordu ve ben hala kirli aynalarda bulutların izdüşümünü öpüyordum boynundan.
Histerik duygular göğsümde zikzaklar çizerken, sahipsiz bir dervişin iç ceplerinden uğultulu nağmeler dökülüyordu,sevgilinin peşinden koşan dizeler birbirine girmiş, bütün aşk sözcükleri terk ederken dervişi,evren dilsiz bir adama dönüyordu,dalgalar denizlerden dibe vuruyordu.
İskele demirlerine beyaz tülbentler bağlıyorum, asma çürüğü mendiller tahta köprülere seriliyor.
Gümüş dolaplarda kopartılmış roman yaprakları ilişiyor gözlerime, şiirler yazılı saman kağıtlar örülmüş sandık diplerine. Düş sefili hayaller kuruyorum kırmızı şemsiyeler altında. Hüzünlü bir yorgunluk mevsim geçişlerini engelliyor gecikmeli trenlerde. Kar tanelerini bulutlardan aforoz eden ellerim titriyor,nefes alışlarım üşümeye aceleci davranıyor.
Patavatsız cümleler isyanın ateşini yakmak için baş kaldırıyor geceye.Bütün sözcükler gövdemde yokluğunu harlamaya yeminli bu saatlerde ve vakit aşk yarasını deşmeye her an müsait. Tim yıldızlar sabaha muhalif bir eylemde buluştu. Uykularım tarifeli seferler düzenliyor gözlerine, gözlerin ölüm döşeği sanki, bedenimi ısıtırken mısralarımı öldüren. 
Sıfırın heybeti buz tutuyor yokluğunda. Fısıltı gazeteleri kapılara bırakılıyor geç saatlerde.
Kediler çöp kutularını yokluyor ve elmas bir sessizlik günün tüm tasasını tenimde topluyor ve suskunluk şekilden şekle giriyor.Boğazım düğümleniyor…

Haydar Şahinbay-Yitik Angut Masalları
( Aşk Elbiseleri başlıklı yazı Barane tarafından 16.02.2016 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu