1
(Oyun TEK perde oynanmalıdır, 4-5-6 yaş grubu
oynayacağı ve izleyeceği için kısa ve anlaşılır olması gerekir.)
Materyaller: Yer minderleri, yuvarlak yer tahtası,
kilim (Masa, sandalye de olabilir), mürekkep, divit ya da tavuk tüyü, kahve
fincanları, gazete, şiir yazılı bir kağıtlar, İstiklal Marşı'nın yazılı bir dosya,
küçük oyuncak çakı, sandalye ve kürsü (Meclis görüntüsü verebilecek başka materyallerde
olabilir)
Anlatıcı: Ezber kabiliyeti yüksek, ses kontrolü iyi
bir öğrenci seçilmelidir. (Bu görevi öğretmen üstlenebilir.)
KOSTÜMLER
Mehmet Akif Ersoy: Eski bir ceket, fes, bıyık (yüz
boyası ile çizim ya da hazır)
Mehmet Akif’in Hanımı: Oyalı başörtüsü, uzun elbise.
Davulcu: Uygun bir kıyafet, davul ve tokmak
Milli
Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Tanrıöver:
Takım elbise, kravat.
Tanrıöver’in arkadaşı: takım elbise, kravat
TBBM
Başkanı, milletvekilleri (Sınıfta seçilebilecek birkaç çocuk)
Yarışmaya
katılan şairler: Altı-yedi çocuk sınıf mevcuduna göre daha fazla da olabilir.
FON
İstiklal
Marşı Fon Müziği
Dekor:
Oyun perdesiz oynanacağı için aralarında üç metrelik mesafeler ile iki farklı
dekor hazırlanır.
1.Mehmet
Akif Ersoy’un evi: Minderler, kilim ve yer tahtası. Üzerine, çalışma kâğıtları,
mürekkep, divit, birkaç eski görünümlü kitap. (Evin duvar tarafına Kuran’ı
Kerim asılabilir.)
2.TBMM’yi
anımsatacak şekilde kürsü önüne sıralanmış üç sıra sandalyeden oluşur. Tiyatroda
faal görev almak istemeyen öğrenciler, sesinin yüksekliğini ayarlayamayanlar bu
sandalyelere oturtulabilir.
Anons:
İstiklal Marşımız Nasıl Yazıldı, Mehmet Akif’i tanımak ister misiniz?
Fon
müziği açıldığında Mehmet Akif Ersoy masasında ya da yer tahtasında çalışıyor
görünmelidir. Önündeki kâğıtlara bir şeyler karalamaktadır. (Ben öğrencime,
Elif, Be ve Te harflerini öğrettim, 4 yaş grubu az da olsa kalem tutuyor, yazamayan
çocuk olursa kitap okuyor gibi de yapabilir.)
Anlatıcı:
Bir zamanlar Mehmet Akif Ersoy isminde bir
veteriner varmış. Aynı zamanda çok iyi bir şairmiş. Bir gün evinde çalışırken
bir davulcunun sesini duymuş.
Davulcu: (Elindeki davula vurarak sözlerini söylerken bütün çocukların duyabileceği kadar geniş yerde gezinmelidir.) Duyduk duymadık demeyin, peynir ekmek yemeyin, bir şiir yarışması yapılacaktır
kazanana tam beş yüz lira ödül verilecektir. Duyduk duymadık demeyin!
Anlatıcı:
Mehmet Akif Ersoy bu duyuru ile hiç ilgilenmemiş. Biraz sonra kapısı vurulmuş.
Gelen kişi Milli Eğitim Bakanıymış.
Mehmet
Akif Ersoy: Girin (Ayağa kalkar,)
Abdullah
Suphi: Selamün Aleyküm.
Mehmet
Akif Ersoy: Aleyküm Selam.
(Salavat
getirip ellerini yüzlerine sürerler.)
(Mehmet
Akif yer gösterir, otururlar)
Abdullah
Suphi: Nasılsınız iyi misiniz?
Mehmet
Akif Ersoy: İyiyim, siz nasılsınız?
Abdullah
Suphi: Ben de iyiyim.
Mehmet
Akif Ersoy’un hanımı tepside iki kahve getirip önlerine bırakır ve “Afiyet olsun”
diyerek çıkar. Kahvelerinden bir yudum alarak sohbete devam ederler.
(Abdullah
Suphi, Mehmet Akif’in eski ceketini gösterir,)
Abdullah
Suphi: Kendine bir palto alsan diyorum, havalar çok soğuk. Hasta olacaksın.
Mehmet
Akif Ersoy: Haklısın ama şimdilik alacak param yok, bazen arkadaşımın paltosunu
ödünç alıyorum.
Abdullah
Suphi: Bir şiir yarışması düzenlenecek, gazetede okudun mu? Hem para ödülü de
var.
Mehmet
Akif Ersoy: Duydum ama ben para için şiir yazmam.
Abdullah
Suphi: Keşke yazsaydın, sen çok iyi bir şairsin.
Mehmet
Akif Ersoy: Hayır, olmaz, yazamam.
Kahveleri
bitmiştir.
Abdullah
Suphi: Bana müsaade…
Mehmet
Akif Ersoy: Yine beklerim.
Salavat
getirip vedalaşırlar o gidince Mehmet Akif oturur, kitap okumaya başlar, hanımı
gelip fincanları götürür.
Anlatıcı:
Aradan günler geçmiş. Şiir yarışmasının sonuçları açıklanacakmış. Şairler heyecanla
sonucu bekliyorlarmış.
Diğer
sahnede TBMM Başkanı elinde kağıt olan çocuklara seslenir:
Başkan:
Birazdan vatanımız için yazılan en güzel şiiri seçeceğim. Çocuklar sırayla
gelip şiirini uzatır, Başkan inceliyor gibi yapıp hepsine başını iki yana
sallayarak “Olmamış,” der gönderir. Çocuklar üzgün şekilde yerlerine oturur.
Anlatıcı:
Birkaç gün sonra Milli Eğitim Müdürü yeniden Mehmet Akif Ersoy’un evine gider. Kapıyı
vurur.
Abdullah
Suphi: Selamün Aleyküm
Mehmet
Akif Ersoy: Aleyküm Selam
(Yer
gösterir, otururlar.)
Abdullah
Suphi: Yarışmayı kimse kazanamadı.
Mehmet
Akif Ersoy: Evet, haberim var.
Abdullah
Suphi: En iyisi sen bir şiir yaz.
Mehmet
Akif Ersoy: Dedim ya ben para için şiir yazmam.
Abdullah
Suphi: Tamam, ödülü almazsın.
Mehmet
Akif Ersoy: Bak o olur işte.
Abdullah
Suphi: O halde ben gidiyorum.
Mehmet
Akif Ersoy: Peki, görüşürüz.
(Ayağa
kalkarlar, arkadaşı gidince oturur)
Anlatıcı:
Mehmet Akif Ersoy şiiri yazmaya başlamış,
bir gece kalemi bitmiş, aklına gelenleri unutmamak için cebinden
çakısını çıkarıp duvara kazıyarak yazmış.
(Mehmet
Akif Ersoy ayağa kalkar, elindeki çakı ile duvara yazıyor gibi yapar. Yazarken
de ilk iki mısrayı söyler.)
Mehmet
Akif Ersoy:
Korkma!
Sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak
Sönmeden
yurdumun üstünde tüte en son ocak.
Anlatıcı:
Birkaç gün sonra şiirini alıp meclise gitmiş. Meclis başkanı şiiri okumuş, çok
beğenmiş.
-Harika!
Harika!
Meclis Başkanı: (Milletvekiline seslenir, seçilen çocuk
İstiklal Marşı’nın ilk ya da iki kıtasını ezberlemiş olmalı)
Başkan: Sayın vekil, siz okur musunuz şiiri?
Milletvekili kürsüye çıkar ve şiiri okur.
Korkma, sönmez bu
şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun
üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin
yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim
milletimindir ancak.
Çatma, kurban olayım,
çehrene ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir
gül... Ne bu şiddet, bu celal?
Sana olmaz dökülen
kanlarımız sonra helal;
Hakkıdır, Hakk'a tapan,
milletimin istiklal.
(Sandalye de oturan bütün çocuklar ayağa kalkar ve alkışlar. Mehmet Akif Ersoy bu kadar beğendikleri için mahcup olur, utanır ve gizlice gider.)
Anlatıcı:
İşte o günden sonra İstiklal Marşı bizim marşımız olmuştur. Şairi Mehmet Akif
Ersoy’a Allah rahmet eylesin.
Bütün oyuncular el ele tutuşup selam verirler. (Hep beraber İstiklal Marşı okunur.)
SON