Sen koca okyanus, bense o okyanusta bir damla su…
Kalbimin derinliklerinde saklı olsan da, kimselerden
gizlemedim sana olan aşkımı. Aşkımda sen koca okyanus, bense o okyanusta bir
damla suyum… Sen olmasan bende olmam…
Sen yokken hayatım koca bir hiçti. Seninle bir şey oldum.
Şimdi yoksun ya, hiçbir şeyim yok!
Yaşım küçük olsa da, yaşamım büyüktü. Seksenlerden kalma
aşkım. Hani uzaklarda olan bir akraban için kaset doldurulup yollanan zamanlar.
Şimdi dakikasına yollanan mesajları, eskiler bir tanesi için altı ay
bekliyorlardı. Ben altı aya razıyım. Yeter ki bir haber gelsin senden.
Soba üzerine konulan kestane nasıl sıla doluysa, soba
üzerine konulan mandalina kabuğu nasıl sıla kokuyorsa işte tıpkı öyle bir
özlemle özlüyorum seni.
Yastığımın altında hala fotoğrafın ve kitap rafımda benim
için doldurduğun hatıra defterin. Artık yoksun. Bakıp bakıp gözlerimi
dolduruyorum. Hiçbir şeyin tadı yok. Elimi neye atsam sanki sen uzatıp da vermiş
gibisin bana. Çay içerken bile bana demlediğin çaylar geliyor aklıma. Nereye
kadar gider bu böyle inan hiç bilmiyorum. Tek bildiğim ömrüme kezzap sanki
yokluğun. Rüyadayken gökdelenlerin üzerinden aşağıya düşüyormuşum gibi...
Eskilerde yaşasam da yeniliklere kapalı değilim. Gel yeniden
başlayalım. Hiçbir şey olmamış gibi. Sen benden gitmemişsin, başka bir adamın
elini tutmamışsın gibi…
Sana öyle bir gel derim ki, Mevlana’nın sözü bile askıda
kalır. Beni buna zorlama güzelim. Zor görme bana dönmeyi. Bir yüzük
unutturabilir mi bana seni. Nişanesiyken aşkın alınyazımın…
‘’ Yüzükler takıldı. Sevgililik bozuldu’’