Mahremiyetin ırgalanmadığı
ebemkuşağı:
Safi sessizlik,
Boyunduruğunda yüz göz
olmuş kahkahalar ve müritleri.
Boş cepleri kefenin,
Kefeni kayıp
mahremiyet.
Tuz buz oldu sevda ve
sedası yürekte gizli
Sakil bir dirayet.
Anlık olsa da beyhude;
Ömürlük olsa keşke
sırdaş imler:
Tehdidi körükler
nefsin,
İçin için yanar ateşi yüreğin.
Toz duman oldu efkârı
beşerin:
Hanidir gizil hüviyeti
Mahrem makamların…
Gözlerin irini çağlar,
Çağlar da kanar yara
usul usul.
Görünmezin indinde kala
kalsam keşke:
Benden ibaret olmasa da
sır yüklü rehavet,
Belkilerin mizacına
yenik düştüm işte,
Arındı benlik de
yollara düştü
Sefaletin muhatabı şu
mazlum yürek,
Titrinde ne çok
yenilgi, sevginin yaftalandığı
O durgun hazan makamı.
Varsıl yine de yegâne;
Eren kim ola ki
nihayete?
Umudu yerle bir olmuş
da
Tıkırında keyfi
şeytanın ve yoldaşlarından arakladığı
Soluksuz gıybet.
Nefse düşmüş yolu da;
Yoldan çıkmış olsa da
sanılardan uzanan kefaretin uzlaştırıcı
Tınısı, rahmeti
körükleyen:
Tınısı doğurgan
yürekten anbean evrene yayılan.
Söz bir Allah bir,
demekse düşen payıma
Varsın yok sayılsın
metanet,
Meylerim de usul usul,
Niyazı yitik bir beşere
rast gelmişim gecenin kör vakti.
Aldığım dersin elbet
var kerameti,
Yüksündüğüm ne diye
sorma da asla:
Körüklenirken vicdanın
kayıp muhatapları.