Beni bağışla gül yüzlü yarim.
Telli duvaklı çıkaramadım seni o evden.
Gözü yaşlı kal istememiştim.
Ellerine kına yakacaktın.
Arabamızın arkasında evleniyoruz yazacaktı.
Ve yarısı dolu yarısı boş zarflarımız olacaktı.
Kağıttan uçak yaparcasına atacaktık.
Düğün yerine vardığımızda sen çiçeği arkaya atacaktın.
Çiçeği havada yakalayanın kısmetinin açılacağına inanacaktık.
Olmadı işte söndü umutlarımız.
Bıçak altına yattı en fiyakalı yarınlarımız.
Masal da dahi mutlu sonla bitmedi.
Şimdi bir taraflarına kına yakıyordur aramızı bozanlar.
Bizse ağlıyoruz bir filmin en can alıcı sahnesinde.
Uzaklara dalıyoruz kitabın orta yerinde.
Birbirimize sarılarak uyuyoruz ayrı yataklarda.
Ayrı dünyalarda, ayrı kitap sayfalarında.
Sahi biz neden ayrıldık ki?
Şuan sana sarılmak vardı.
Keşke yerinde olsaydım da,
Kendime sarılıp uyusaydım.
Öyle güzel kokuyordun ki,
Kokun unutulmuş sılah-i rahim ziyareti gibi.
Kokun bir büyüğün hayır duası gibi
Ama artık yoksun.
Zaten o iyi insanlarda o atlarına binip çekip gittiler.
Biliyorum yad etmeseydim olmazdı büyüğümü.
O nasılsa Yaşar.
Ya ben nasıl yaşarım sensiz.
Sana son sözüm sevgili.
Sakın unutma beni...