Söyle;
değişir miyim seni,
taht ve saraylara,
değişir miyim seni,
dünyalar güzelli suretlere,
değişmek mi…?
Asla!;
sen çok daha gereklisin,
mavi deniz,
… nice,
umutlarını yitirmiş,
balkçılar titrer,
nice gemiler,
sert rüzgarlarla savrulur,
hırcın sularında…
Ve;
üzerinde,
mavi geceler,
kısa bir düş gibi gelir geçer,
tan vaktiyle yeniden doğar umut,
boğulur sularında,
mahşerin dört atlısı…
Bazen;
yıldızların ateşi bağrında parlar,
katran gibi saçlar sararıp solar…
Ve;
yelkenler açılır,
yunus balıkları,
… güneşin peşine düşen,
süvariler,,
buğday rengine bürünmüş,
soluk bedenler,
onlara eşlik eder,
yakamozların alaycı dansı,
rengarenk ışıl ışıl,
yandı o gizeme kapılanlar…
Sonra;
gök yüzü alevlenir,
martılar sonsuz beyaz bulutlar,
hoyratça alay ederler,
deniz kızının,
baştan çıkartıcı nağmelerine,
yem olan balıkçılarla..
Ey bunak balıkçı;
her ne kadar,
vazgeçilmez olsan da,
sonun değişmez,
kaderin yazılmış çoktan,
sonun denizin,
soğuk sularında,
balıklara yem olmak…
Bir gün;
solup gideceksin,
derin kara sularda,
yanacaksın fırtınalarda,
adın silinecek hafızalardan…
Fakat;
denizlerin,
mavi yazgısı hiç solmayacak,
sayfalardan hiç silinmeyecek,
o mavi düşler mahşere dek sürecek…
Suskun//