Doğru olan herkes için doğrudur, yapanı ve etrafındakilerine yapılan
doğrularla insan doğrudur, yanlış ile yapanı bağlar, dolaylı olarak başkası dâhil
ederek kimse suçlanmaz. Suat bir çocuk gibi huzurla uyurken, Nurettin
yazılımları hazırlarken bunları düşünüyordu. Bu suçlamalardaki varsayımlar
iğrençtir, siz şimdi varsayımlarla iğrenç olmak neymiş göreceksiniz derken
sabaha karşı yazılımı hazırladı bitirdi, masanın üzerine bir not yazarak,
usulca kapıyı açtı ve evine doğru yola koyuldu.
Notta şu yazıyordu, sevgili kardeşim ortaya koyabileceğim en iyi
yazılımı masana bırakıyorum. Sana direnme ve dayanabileceği acılarını
dindirmene yardımcı olabildimse ne mutlu bana. Kendine artık işkence yapar gibi
işkence yapma, bu yazdığım yazılımlarla bir istemin isteğin istemenin başarıya
kapalı olan kapıların nasıl kırıldığına, onlar şahit olacaklar. Birlikte ikimiz
şimdi kırılmamanın toplu gücüne karşı, kırma gücünü deniyoruz, sana kolay
gelsin, ben gidiyorum, güzel mışıl mışıl uyuyordun uyandırmadan bende evin
yolunu tutuyorum, ara beni unutma sakın, Can kardeşin Nurettin. Unutmadan söyleyeyim
ben bu hareketimize “Felaket” koyuyorum, sana kolay gelsin.
İnsan hayatında insanlar birbirlerine karşı dokunuşları yumuşak olursa
insanın kalbi kırılmaz ve kavga gürültü kaos ortamı meydana gelmez. Suat
uykusunda hala olayın şoku ve etkisi ile sayıklamaya başladı. Sanki olayları
yeni baştan tekrar yaşıyordu. Kendini Suçlayanlara karşı rüyasında sesleniyordu
-Beni az biraz dinleyin siz yalvarıyorum, buraya kendimi öldürmeye ve
cesedimi kaldırmaya geldim. Yalvarıyorum eşim ve çocuğumun hatta benimde hiçbir
suçum yok. Tamam, beni suçlayın ama eşimi çocuğumu serbest bırakın.
Yalvarıyorum size.
-Bizler seni ailenle gömmeden bu işin peşini bırakmayız, bizde af etmek
yok hah hah ha...
-Yalvarıyorum size az dinleyin sonra bana ne yaparsanız yapın ama az
dinleyin. İnsanlar yaşarken çoğu
zaman yaptıkları yanlışlıkların hatanın arkasında yaşasa da, bu dünyada ve gönlümüzdeki güzellikler iyilikler
her zaman bu hataları yanlışlıkları suçu siler alır götürür. Sizden bir parça
iyilik istiyorum insanlık adına.
Karşısındaki adamlar devamlı kahkahalarla gülerken, eşi ve çocuğu korku
dolu gözlerle olanları izliyordu.
-Vay şimdide filozof oldu bize ders veriyor. Bilmez misin biz ders
almayız veririz hah hah ha…
-Yok, yok beni yanlış anladınız, ders vermek değil niyetim, derdimi
anlatmak!
-Koçum biz zaten derdiz, sen bize neyi anlatıyorsun? Bizim iyilik
yanlarımız biz ölmeden ölen bizlerin kemikleriyle gömüldü, senin haberin yok
galiba hah hah ha.
-Sizler böylesine haris olamazsınız, ben sizlere milyon dolarlar
kazandırdım.
-Kazandıracaksın koçum benim, senin vazifen değil mi?
Çıldırmak üzereydi rüyasında, rüya değil kâbus olmuştu çektiği eza cefa,
ellerini havaya kaldırdı
-Ey izan ve idrak neredeyseniz gelin, bu acımasız insanları çepeçevre
sarın.
Gelin ey izan ve idrak koşun gelin
Bırakın tüm işlerinizi elinizden gelin
Dünyadan daha ağır basın bunların beyinlerine ellerinizle
Bakın işte görün halimi serilmiş insanlık yatıyor burada yerde benimle
Bir dilenci gibi istiyorum biraz merhamet
Söyleyin ey izan ve idrak istediğim çok mu benim bu arzu ve dileklerim
Bu zalimlerin yanında kayalar parçalanır
Ah izan ve idrak gelin yüreklerine kafalarına vurun
Şerefli insan olmazlar ya bunlar belki olurlar
Birden sıçrayarak bu uykudan karasaban düşten alnında boncuk boncuk
terler içinde uyandı. Şaşkınlıkla etrafına baktı oda bom boştu, düş gördüğünün
farkına vardı, derin bir oh çekti.
Mehmet Aluç-Kul Mehmet
Devam edecek inşAllah