Kişiler, bu iç girdilerin oluştuğu düzenlenmişleri kadarıyla dış dünyanın mana ve algısını edinirler. Yani kişilerin dış dünya esaslı algıları da, iç dünyayı oluşan girdileri gibi kısıtlıdırlar.
Bu nedenle kişiler daha çok kendi ihtiyaçları kadarı olan dış dünya ile ilgilenirler. Girdiler ön yargının kaynağıdırlar. Dış dünya bu kısıtlı girdilere göre kişi için bilinir bir izlek olurlar.
Ve kişiler de dış dünyadaki yolculuklarına, dış dünyanın bu kısıtlı girdilerine göre olur hareketleriyle yola başlarlar. Bu iç pusuladır (Kâbe’dir). Dıştaki kısıtlı olan girdilerin, “içlere doğan” bir pusula olmasında da, şaşacak hiç bir şey yoktur.
Kişi ve kişiler için inşa olmakla dış dünya şartlarından izole olan totem alan, olmadan da; kişiler ne yapacakla, ne yöne gider olacağını bilemez olukla; rast gele davranışlı olurlar.
Totem alan da bir adresleme, bir yönelim düzenletilmesi olmakla; kişilerin dışta olan Kâbe’sidir. Kişiler içte bencil olan Kâbe ve dışta totemi sosyal düzenletme yapan Kâbe çekimli; iki pusula ile davranırlar.
İçimizdeki kısıtlı dış dünyanın kendi içimize doğan ilhamları ile bu ilhamların bize pusula olması ile yolumuzu doğrultur olmalarımız vardır. Bu tarz yol doğrultusu içinde olmakla kişiler, dıştaki uzun ince olan kendi yolculuklarına çıkarlar.
Yolculuk, dış dünyadaki nesnel ve kişi içinin öznel yansıma farkı olan alan bağıntılı kişi bilmeleriyle girişirler. Girişmeler hayat için rekabeti, oluşun farklı farklı niş alanlı bağıntısına dönüşürler. Bu nedenle eğilimleriniz ve eğilimleri sağlama yansımaları da, farklı farklı nimetlere dönüşmüş olur.
Birine çöp olan niş alanı, diğer yansıma biçimine; bulunmaz bir nimet olmaktadır. Kişiler dış dünya içindeki bu tür oyuk boşluklarını ne kadar farklı yansıtabilirlerse o kadar garantili oluşla hayatta kalırlar.
Kısıtlı iç dünya girdileri nedenle bizler dış dünyayı çok az tanıyorduk. İşte beyin toplacı, bizlerin dış dünyayı çok az tanımamıza karşı da bir seçenek tepkiyi; yansır olmaktadır.
Beyin bizim dış dünyayı tanımamızda ve bizim dışa açılan ruh halimizdir. Beyin kişisidir ve üst beyin daha çok kolektif sosyal zekâlı olmanın da bir ruh halidir. Beynin öznelliği bize bizlerin dış dünyayı tanımasıdır. Beyin bizim için dış dünyayı tanımada bilim sel bir tutum ve yol yapmamızın aracıdır da. Beyin, bizim dış dünyayı daha fazla yansıtabilmemizdir de.
Ve dış dünyanın mana edilmesi ilkin bu temel Kâbe olucu girdilere göre çekimli ve düzenlet imli olmak zorundadır. Dıştaki kişi davranışı ve kişiler arası ilişki olucu davranışlı yapılaşmalar da buna göre olmak zorundadırlar.
Bu tür seleksiyona tabii inşa; tüm parçacık türü, atom türü oluşmalı olayla olguların ana yasasıdırlar. Süreç seleksiyon yapmasıyla kesikli süreklidir. Şeyler içindeki çevrenin, şeylere alan etkili olması böyledir. Olgu ve olaylar bu alan etkisi nedenle girişile bağıntılı olurlar. Böylece süreç akar.
Alan etkisi, bilinen saf enerjiden; enerjinin bin bir kılıklarıyla dönüşen, dönüştüren türsen şekli olmasıyla akan. Ve yine akan enerjinin kendi kendisine; değişene karşı değişmezlik, dönüşene karşı dönüşmezlik olan zıtça direnciyle kendisinin firen etkili oluşunu ortaya koymaktadır. Bu, enerjinin kendi üzerine kendi etkisidir.
Frenlenen enerji kendi üzerinde güç biriktirir. Kendi üzerine potansiyeller yığar. Erkenin kendi üzerine kendi alan etkisi olan enerjinin bu durumlu hali; kendi üzerine ve çevresine bir baskı ve basıncı da çevrimler.
Bu temel öz güç nedenle sosyo toplum sal yapılarda çevreli bir elektro motor kuvveti olmakla birikmeler yapar. Sosyo toplum da birikim yapan bu potansiyellerle devim yönündeki sürerken içindeki gereksiz artışa da; gereksiz azalmalara da karşı koyar.