Bu Şehir Beni Boğuyor
Bir
şarkı vardı bilir misin?
Bu
şehir beni boğuyor diye başlayan
İnanır
mısın işte bu şehir beni boğuyor
Çocukluğumun
şehriydi oysa bu şehir
Her
sokağında bir hatıramın yaşadığı
Hani
her fırsatta kaçmak istediğim
Hayallerimin
şehri beni boğuyor
Karanlığın
çöktüğü sokaklarda
Ayak
seslerimin ritmiyle vururken kalbim
Sanki
birisinin gözyaşına basmış gibiyim
Ondan
mıdır nedir bir hüzün doldu içime
Dokunsalar
ağlayacak gibiyim
Dokunsalar
dağılacak…
Metroda
ayıpladığım uzun saçlı çirkin oğlanın
Yanındaki
ay yüzlü kızın ahı mı tuttu yoksa beni
Ya
da fırsat bu fırsat deyip
Yalnızlık
denilen çirkin suratlı karı mı girdi koluma
Dırdırlarıyla
yedi bitirdi beynimi
Aklıma
gelmeyen şeyleri yine düşürdü aklıma
Kurtulmak
için kalabalıklara koşuyorum
Ben
kalabalıklara daldıkça artıyor yalnızlığım
Tenhalar
korkutuyor yüreğimi
Mendil
satan çocuklar kesiyor yolumu
Abi
bir mendil diyorlar
Sanki
yüreğime yağan gözyaşlarımı silecek bu mendiller
Kaçıyorum
onlardan da fersah fersah
Bu
kez de bir ses bağırıyor ardımdan
Sessiz
bir çığlık gibi
Bize
yine uğramadın diyor
Ürperiyorum
Ellerimle
toprağa verdiğim adamın sesi bu
Yüzü
yok
Gölgesi
yok
Bu
şehirde yaşamak
Kızılay’da
yürümeye
Akçağ’da
kitap almaya
Sakarya’da
balık ekmek yemeye
Hacı
Bayramda namaz kılmaya benzemiyor
Altı
başka üstü başka bu şehrin
Metrolar
dolaşıyor beynimin içinde vızır vızır
Kalabalıklar
ruhumu çiğneyip geçiyor
Duymuyor
bedenim ruhumun isyanını
Bak
işte yine başladı o şarkı
Bu
şehir beni boğuyor
Bilmem
bana ne oluyor
Kaçıyorum
bu şehirden
Kaçıyorum
tıpkı kendimden kaçar gibi