Bozduğu işleyişe göre El, adaletli olmuştu. Bozulan neydi? O günün koşulları içinde; bir grup kendi totem mesleği olan ürünü ittifakı içindeki karşı gruplar içinde üretiyor olmasıydı. Gruplar ürettiklerini karşı grupların totem ürünleriyle (kurban sunulu takdime takasla) değişiyorlardı.
Yani üretim; gruplar içinde ortak üreten grup hareketiydi. İttifak edilen grupların ürünlerine karşı denklikle değişiliyordu. Değişilen ürünler grup emeği içinde grubun kişiler üzerinde herkesin ihtiyacı kadarla tüketilmesi oluyordu. Tüketim hareketi de; imece üretim hareketi gibi grubu içinde ortaklaşa ortaya konan tutumdu.
El, ortak olan üretim ve tüketim hareketini bozmuştu. Yerine küfür saydığı ortak tanımazlığı inşa etmişti. Ortak tanımazlığa göre kiminin bol bol özel malı, mülkü olacaktı. Pek çok kişinin de malı mülkü olmayacaktı. Malı mülkü olmayanlar; "mal, mülk sahibi olan kişilerin (efendilerin) ellerinin altındaki aciz köleler" olacaktılar.
El'in dağıttığı ve benim malım mülküm diye el koyduğu mal, mülk nereden geliyordu? Bir kısmı grupların ortak üretim yaptığı bağ, bahçe, tarlalarla; grupların elindeki sürüler mal ve mülktü. Yine çapa, kazma, dokuma araç gereçleri gibi üretim araçları, mal mülktü.
Diğer kısmı da grupların ve ittifakın ortak üretimi hareketi içinde olmakla artan ürünleri, kült merkezlerinde depolanmıştı. Yani ittifakı kolektif ligin tasarrufları olmakla biriken ürünler ittifakın zenginlik kaynaklarıydı(ittifakın kamu malıydı).
Mal mülk El'in olunca buralarda yapılan üretimler de El'in olacaktı (üretim hareketi de mal mülk sahibi efendilerin olacaktı). Kolektif olan yazgıyı bozan El’e göre artık bu değişmez bir yazgıydı. Denkleştirme üretim hareketli eşitlik; kimi kişilerin mal, mülk sahibi olmasıyla; bu eşitsizlik takdiri, eylemli kılınmıştı.
El adaleti; mal mülk sahiplerinden yana olmakla mülkün temeli oluşla görmüştü. Mülk te efendilerde vardı. Hesidos'un düşler kurmakla bahsettiği altın çağda çıkılmış; herkesin mal, mülk için birbirini öldürdüğü; ilk mal kavgalarının başladığı; cinayet gasp, darpların boy gösterdiği; müthiş bir toplumsal tedirginlikler ortaya konmuştu.
El takdirli bu yazgı karşısında olup bitenden sorumlu olan sanki El değilmiş gibi bu hercümerç içinde El yoksulları ve köleleri de görmeye başladı. Onlara da acıdı. Ve acizlere karşı da merhamete geldiğini söyledi. Böylece herkesi kuşatmakla adil olmuştu. Bu adil oluş içinde kimine mal mülk verme yanında maldan mülkten yoksun kıldığına acıma, merhamet etme ile aczin ihsanından ümit kesmemesi vardı.
Totemi dönem içinde kişisi aitlikler sosyal olanı sahiplenmekle, oluştu. Sosyal olanın içindeki iş birlikle yapılan sağlayıcı hareketler doğrudan bencilliğin doyurulması olmadı. Sosyal olan üzerinde bir takım sağlasan çevrimlerden sonra sağlamalar kişi bencilliğinin doyurulmasına dönüşen nasip (pay) olmuştu. Sosyal sahipliği olan bir sağlasan hareket üzerinde kişisine düşen sağlasan pay, nasipti.
Sosyal grupların doğada sağlama ya da doğada üretim hareketi yamalarıyla ortaya konanlar; sosyal kişilerden ötürü doğrudan kişinin yemesi, içmesi olamadı. Doğada olan sağlasan hareketle kişilerin kendi bencilliğinin karşılanması arasına, sosyal işbirliği içinde olmanın eylemleri girdi.
Sosyal işbirliğinin ve sosyal dayanışmanın araya girmesi demek; sağlama sonrası kişinin doymasında biraz gecikme olmakla; sosyal eylemle kişi doyması arasına, zaman mekân uzamının girmesi demekti.
İşte bu araya giren sosyal zaman mekân bilgisine olan katlanış ya da sabrediş, sürü dönemdeki gibi kaba güce dayalı biat değildi. Sosyal gücü; alan gücünün üzerine modüle ettiler. İşte bir sosyal güce kolektif sahip, kolektif aitlikle anlamlar yükleyen bir anlayışın aitliğiydi bu. Aitlik, çevredeki ve kişideki kontrolsüz gücü, kontrol etmekle; bu gücü, birçok sosyal anlamalarla düzenleyendi.
Sosyal aitlik, kişilere göre olan “bencil sahipliği”; birliğin gücü içinde kontrol etti. Bu aitlik düzenlediği alan gücü üzerine mesaj modülasyonlarını yükledi. Yüklenen her bir mesaj alan içi gücü, kesikli sürekli etti (cümle-anlam etti). Sosyal sahiplik kişiler anlamlı sosyal aitlik oldu. Yani aitlik totemi sosyal ortamı modüle güç ile kesikli sürekli yapmanın aitliğiydi.
Sahiplik duygusu kişilerde bencil duyguydu. Kişisi sahiplik duygusunda sosyal oluş yoktu. Kişinin her sağlama girişimi, doğada; baş edilmesi gereken toplam bir zorlukla karşılaşıyordu. Kişiler bu zorluğu, kendisi gibilerle dayanışarak aşmaya başladı. İşte bu sosyal oluştu.
Kişinin kendisi dışında doğal zorluğa karşı koyabilmek için kişinin sosyal bir güce sahip olmasıydı, bu. Ama ait oluş tümden sosyal duygu salınımlı biçimlenişti. İşte ortam içindeki bencil sağlamalar için gözetilen yarardaki gecikmeler; kendi sürecini kesikli sürekli etmekle; sürece akışını yapıyordu.
Aitlik, sosyal sahipliği, yalıtılmış bir alan içinde kişisi bencilliğini “kutsal mana anlayışı” kıldı. Aitlik sosyal alan içinde kişisi benciliği “meşruiyet” kıldı. Totemi mana anlayışı ilk kez; kişi bencilliğine göre olanı düzenleyen sosyal sistemdi. Totemi alan kişiler bencilliği üzerinde çevrimle oluşan sosyalimeydi.
Sosyo toplumsa alanlı meşruiyetler; bu temel meşruiyettik üzerine olmasıyla herkese göre olan denkleşmelerin meşruiyetiydi. İşte El zorunlu olan bu meşruiyeti bir illüzyonla kendi üzerine almıştı.
Doğada kişilerin, kendi bulduğunu yeme içme yapma meşruiyetleri vardı. Meşruiyet kişinin kendi bencilliğinden ileri geliyordu. Bencillik kişinin bilmesi, bulması, eylem koyma sağlaması vs. oluyordu. Bu kendilikten meşruiyet oluştu. Şimdi sosyal sahiplik üzerinde, aitliğin bir meşruiyeti olmuştu. Bu sosyal meşruiyetlikti.
Totemi alan içinde iki güç vardı. Biri çevrenin doğal baskı ve basınç gücüydü. Diğeri de kişilerin kendi bencilliğinden ötürü oluşan, kişiden çevresine doğru olan alan etki gücüydü. Çevresinin alan etkisi kişiye doğruydu. Kişideki alan etkisi kişi içinden, kişinin dışına doğru, yani çevresine doğruydu.
Kişinin bencilliği çevreden yalıtılmıştı. Kişinin bencilliği çevrede kopan bir özellik olmakla; kişi hem çevreye doğru çekiliyordu; hem de kişiler kendisinin içinde ayrıldığı çevreye doğru yönelimli oluyordu. Bu yönelimiyle kişi, kendi içindeki kısıtlı belirim olan dünyanın isteklerine göre seçici oluyordu.
Çevre uyarandı. Kendi istekleri de uyarılandı. Çevredeki alan etkisinin tümü kişiye göre denk düşmeler değildi. Elma isteğine göre gibi iken; su boğuyor, ateş yakıyordu. Çevresinin alan etkili gücüne doğru yönelen kişimiz de oluşan seçme ayıklama tepkileri; haz verene doğru yönelme ve elem verenden de kaçınma biçimindeydi.
Totemi alan da belli sınırlar içinde yaşamı sağlama olmakla, kısıtlı bir çevreydi. Yani totemi alan da kısıtlı bir çevrenin alan etkisiydi. Bu totemi yalıtımla alan etkisi kişinin hareket kabiliyetiyle sınırlıydı. Kişinin gerisiyle iletişime hareketiyle sınırlıydı. Kişinin belli bir nüfusa sağlama ve nüfusa koruma vs. yapmasının sosyal işbirliği yetenekleriyle sınırlıydı.
Totemi dönem kişinin içinde ve kişinin dışında birbirine denk düşen alan girişmelerini düzenlemeydi. Kuşakların bu alan etkili basınç oluşmalı bilgiyi, atalar yoluyla gelenek etmesi de totem düşüncenin ana esası içindedir.
Bu düzenleme kişilerin bencilliğine doğru olanı ortaklaşan sahiplikti. Totem dönem iş birliği içindeki dayanışmayı sahiplenir. Sahiplik birliği, kişilerine sağlatmaya dönüşür. Sahiplik bir güç ise, aitlik te bir olanaktır. Aitlik bu ortaklığın meşruiyetidir. İşte El düşüncesinin görmezden, bilmezden geldiği süreç bu zorunlu ve diyalektik belirlenimlerin skalasıydı.
El kendisini; totemi mana düşüncesi içinde beri süren inşa ile ilahi mana düşüncesi içindeki ortaklığın ortaya koyduğu zenginliği üzerine kişi sahipliği olan etki alanlı bir mana anlayışıyla süreç zenginliğine ve süreç ilişkilerine el koydu. Bu mana anlayışı kişiyi kendisine, sosyo toplumuna yabancılaştırmaydı.
Bu anlayış El takdirli bencillikti. Bu kişisel sahiplikle inşacı olan temel sahipliğinin üzeri örtülmüştü. Üzeri örtülenle bilmezlik boşluklu alan devinmesi oluşmuştu. Boşluklu alan devinmesi içine El mana anlayışı oturmakla El mana anlayışının kendisi üreten, inşaca bir neden olmadığı halde bir neden sellik gibi davranmaya başladı. Çünkü gizlediği nedenin çevrimini, kendi muktedirliği gibi söylüyordu.
Varlıklar, olaylar alanı olan Dünya, temel sahiplik anlayışına göre mülk değildi. Ama El anlayışına göre mülk olmuştu. Mal, mülk ve üreten insan zenginlik kaynakları da; El'indi. Mal mülk ve insanın çalışma gücü sahipliği de “nefislerimiz elinde olan” El'indi. El, Nefsi herkese vermişti. Malı mülkü nefse göre yaratmıştı! Ama malı mülkü de bu nefislere göre değil de istediği gibi istediği nefse göre veriyordu.