Şu halde insanın bilinci yarın yine, yeniden ve yeniden
üretim hareketi olmakla; bilinçli bir eylemdir. Benim sömürülme özgürlüğüm diye
bir sosyo toplumsa inşa şekli yoktur. İnsanlar önce sömürülmeyi, sömürmeyi ya
da ne demekse sömürülme özgürlüğünü (!) düşünüp; sonra da üretim ilişkisi içine
girmemiştir. Sömürü zorunluluk değildir. Aksine üreten ilişkiden sonra sömürü ortaya
konmuştu.
Özgürce sömürülme isteğim diyen anlayış; ancak ve ancak sömürülme
süreci ortaya çıktıktan sonradır ki enfekte bir hastalık veya El maksatlı sağlıksız
düşünce olmaktan öte hiçbir kıymeti harbiyesi ve inşa değerli zorunlu meşruiyet
zemini yoktur. Sömürülmek isteme geçmiş inşa şekline (bek raunduna-geri
bağlanım yasasına) göre zorunlu olmamakla meşru değildir.
Özgürce sömürülme isteği olan del saçması meşru olmadığı
için geri bağlanım yasası oluşla hayali bir El kavramı olmaktadır. Tarihi bir
zorunluluk olmayan El’in, sistemi başlangıçtan beri böyle inşa ettiğini
söylemektedirler.
Benim sömürülme özgürlüğüm var diyen olta yemi de; bu tarz El
anlayışları üzerinde kurgulanan kuruntularıyla cehennemde yanma özgürlüğünü
ilan ederler. Kaldı ki cehennemle yanma özgürlüğü olana feda sömürme-sömürülme özgürlüğü
dediğini de bilmezmiş gibi kişileri de benim dinimden, benim mezhebimden
değilsin diye katlederler.
Görüyorsunuz ki deli saçmasının hiçbir doğru; inşacı,
zorunlu, somut bir tarihi bilinç olma eksen ilişkili durumu olmamakla düpedüz
kısa devre olma mantığıdır. Karşı tarafın sömürülmeme isteğini veya sömürmeme
gibi isteğini hiç hesaba katmaz.
Düpedüz hastalıklı bir mantık olmakla hiçbir firen ilişkili
girişme bağıntısı yoktu. Katletmeyi de soyut ve absürt bir katletme özgürlüğü
saymakla; kesikli sürekli olamamakla sonu gelmez kısır döngü içine düşerler.
Kuruntu olan sömürülme özgürlüğü meşru değildir ama bu tarz üreten
ilişkili gelişmişlik düzeyinin üzerine de pekâlâ enfekte olurlar! Eğer enfeksiyonu
istiyorsanız diyeceğim yoktur. Ki enfeksiyon dahi vücudun talebi olmamakla vücudun
bağışıklık sistemi vardır.
Sömürülmek isteyene karşı bağışıklık sistemimiz geri
bağlanımla olan yasaların meşruiyeti içinde olan bilgi ve tarihi bilinçtir.
İşte bu tarz enfeksiyonu yenecek olan ilaç, dayanak, verilerimiz budur. El
cehaletine karşı, üreten ilişki bilinci
Üreten ilişki, sömürme ve sömürülme ilişkisi değildi. Bebek
anneyi emerken sömürmüyordu. Korunan yasanın dışta kesikli sürekli inşa olma
şekillerinden sadece biriydi. Sömürü,
üreten ilişki üzerine öznel bir inşa oluştur. Bebek, sosyo toplumsa ilişkili
üreten bağıntı olmamakla sömürü ilişkisi değildir. Yani sömürü üreten ilişkili belli
bir ilişki düzeyi ve düzlemi sonrasında, türlü sömürü ilişkisini de yansıma
yapmakla süreç üzerinde enfeksiyonla olabiliyordu.
El mana anlayışını anlayamayanlara günümüzdeki şu örneği
vermek uygun olacaktır. “Günümüzdeki kamu ortak malları-yaklaşıkla o günlerdeki
ittifakın ortak zenginliğiydi”. Kamu malı olanlar günümüzle El (ekonomi)
takdiri olmakla özelleştirilir.
Fakir, yoksul kişiler elindeki kısıkla verilen özel mülk!
Önce El gücüyle, üç otuza istimlak edilir veya hiç karşılıksız kamulaştırılır.
Sonra kamulaşan şey özelleştirilir. Günümüzde El takdiri; özelleştirme veya
geri dönmeyen kredi ve iflaslarla, ihalelerle; hileli oyunlar içinde sürüp
gider. Kanun hükmündeki kararnameler El takdirinin çobanlık etmesini yansıtan
legal El (çobanlık etme) sopasıdır.
Özelleştirmeler önce rantabl olmama kılıflı, tezgâh
üzerinde, mana edilir. Tilkiye yol çoktu. Özelleştiril olacak şey rantabl olsa
bile rantabl olamaz hale getirilip, “özelleştirilir. Özelleştirmeler, ”El
takdiriyle, herkesi değil; kimi kişileri özel mülk sahibi yapma olduğunu
bilmeyenler; özelleştirmeci ideologları öve öve, alkışlaya-alkışlaya bitiremezler.
Ön ittifaklı tüzel liginin ya da üreten tüzeldi benin içine sömürü
olan cin (El) kaçmıştı. Cin oluş (El oluş) tüzel ben sayısı kişiler kadar
çoktu. El takdirli özelleştirmelerin mana anlayış öğretileri, çarşaf-çarşaf basılır.
Görsel medyada da bangır bangır bağırtılarak beyinler yıkanır (eski hafızanın
silinmesi yapılır).
Oysa Rantabl olmayan kamu mallarını; kâr hırsı güden özel
kişiler niye alsındı ki; ahmak mıydılar? Üstelik özel mülk sahibinin,
işletmesi, bankası; şusu busu olan alanlardaki iflasları da kamulaştırılır!
İflaslara, kamu adına el konur.
O özelleştirilmiş olan iflasla, konkordatosu, moratoryumla yerlere
de yeniden kamu adına el konur. Ki içi kamunun parasıyla doldurulsun. Yeni bir
ihaleye hazır hale getirilsindi! Bunlar türlü türlü olmakla sonuçta günümüzdeki
El takdirli durumu düzenleme yollarıdır.
İflasları kamulaştırmada kamunun ne yararı varsa? İflaslar
kamunun zararı olmakla, iflaslar kamuya ödetilir. Her gün yeniden ve yeniden
üreten emek gücü, bitmez tükenmez bir sömürü kaynağıydı. Emek gücünün canı sağ
olsundu. İşte El mana anlayışının geçmişten günümüze; geldiği nokta, budur.
El'in yaptıkları hayret edilir denliydi. Yapılanlardan ötürü
olup bitenler merak edilir olmuştu. El insan merakı üzerinde insana cahilliği
öğretiyordu. El mülkü eşitsiz dağıtırken henüz para yoktu. Bu nedenle günümüz
özelleştirmesi karşında alınan üç otuz gibi bir parayı veremiyordu. Ama bitmez
tükenmez bir ümitle, vaat veriyordu.
Çoban ya da El aksayan bir kurdu kucağına alıp, ceylan
sürülerinin peşine ya da kendi sürüsünün içine doğru alıp götürmekle taşıma,
yapmaz. Çünkü doğada böylesi bir meşruiyet olmaz. Yani meşruiyet inşa kuralı
olmakla o şeye zorunludur. Kışın ceylanlara yem döken insan farklı süreç
insanıydı
Doğada ne vardı? Sınırlı durumla kurttan habersiz olan ceylan
sürüsünü, aksayan kurdun üzerine denk getirme süreci vardı. Aksayan kurudun
üzerine gelen ceylan sürüsü, otlama yamakla yer değiştirir. Ottan ota gitme süreci
içinde olan ceylan zorunluluğu her durumla değil ama yer değişen ceylan olmakla
sakat kurdun üzerine bir iki denk gelmeydi.
Bu süreç her öğünde ve her zaman; her aksayan kurdun üzerine
de gelmiyordu. Doğada böyle zorunlulukta yoktu. Buna göre koyunu kucağında
taşıyan öznel oluş ta, başka zorunluluğa uygun olmanın öznel irade oluşuydu.
Doğru düşünme yeteneğini yitirmişle sömürülme özgürlüğü
isteği; nesnel olanın öznelliği ya da aksaması değildir. Öznel olanın öznelliğidir.
Üreten ilişki; öznel olanın öznelliği nedenle üretim ilişkisi oluyor değildi. Üreten
ilişki özne nesnel olanın ilişkisidir. Bu nedenle sömürülme özgürlüğü kendilik
nedenle ve zorunlulukla cari olmaz.
Üreten ilişki kişinin bilinci değildir. Toplum bilincidir.
Bu nedenle sömürülme özgürlüğü toplum bilinci inşası içinde de hiç yoktur. El
sömüren mana düşüncesidir. Kişiler toplum
bilinci içine uçuk bir El mana anlayışlı ikameyi koyar.
Toplumun üreten güç sahipliği içine oturan El, bu üreten
sahipliğe kendisine göre takdirleri söyletir. Böylece El ile bir sömürülme
özgürlüğü düşüncesini oluşturulur. El topluma göre uçukça bir mantalite olmakla,
kendi kanadınızın çıkmasını istemek gibi bir şeydir bu.
Yani başlangıç adımıyla toplum sizinle kanat çıkarmak için
bir araya gelip toplumları inşa etmemiştir. Heva ve hevesler tasarımıyla toplum
inşa olmamıştır. Toplum inşa olduktan sonra, El marifetli heva ve hevesin
tasarımları süreç içinde ortaya konmuştur.
Sömürü ilişkisi başlangıç koşulları içinde olmamakla
başlangıç koşullarına atıf yapamaz.
Ancak sürekli olarak kendi miladı olan El düşüncesine dönüp-dönüp hep atıf
yapar. Bu nedenle toplumcu tasarımlar içinde bize sürekli başlangıç koşullarını
tekrarlatmadan; kendi miladı olan El başlangıç koşullarına göre inşa olur.
Üreten ilişki toplumun başlanış koşullarına atfın formül tasarımı
olmakla bize; eylem hızı verir. Sürece de bize göre konfor katıcı olur. Başlanış
koşuluna sıkı sıkı bağlı topluca tasarımın kesikli sürekli oluşu; geleceği
belirlemenin özgürlük iradesini de elimize verir.
Geleceği tasarı olarak inşa edişimiz evrene gider. Ama
evrene genelleşemez. Başlangıç koşullarıyla bağıntılı tasarımlarımız kısmidir. Çok
büyük enerji masraflarıyla özel korunmadır. El manasını sistem korumaz.
El kendisini sürece korutturur. Üreten ilişkilerin entegresi
bir kez toplumsal inşayı ortaya koyunca, ortaya konan bu üreten ilişkisi
üzerinde, kişilerde kanat çıkarma düşüncesi kişi konforu oluyorsa; kanat
çıkarma şimdilik uçak olmakla zamanı gelince inşanın içine girer.
Oysa sömürülme özgürlüğü denen söylem içinde sadece sömürenler
konfor içindedir. Üreten ve üretecek olan kesimlerin tümü konfor içinde değildir.
Toplum kimi kişilerin konforları için bir inşa değildir. Bu; El’in kendisini
kendi inşacı konforu olmakla; El’in inşası, toplumun temel amacına uymaz. Uymadığı
için zaten çatışma olmaktadır. El inşacı tutum, inşa kuralı gereği toplumsal
bilince yansımaz.
Virüs sizin DNA’nızı değiştirmez. Virüs DNA’nın yönetimine
şoför gibi oturup, sizin DNA süreçlerinizi kendi işine göre yönetir. El de
toplumu oluşturan zorunlu ilişkilere hiç dokunamaz. El zorunlu toplum
ilişkilerine göre ürettirir. Ürettikten sonra mal sahipliği hakkı, huzur hakkı
gibi enfekte fikirlerle El, süreci kendi sahiplik iradesine göre kontrol eder.
Doğruya yaklaşmak için olabildiğince çok bağıntıyı
söylemelisiniz. Benim gayretim de olabildiğince çok bağıntı sistematiğini bir
arada söylemiş olmamla, konu çok açılım vermektedir.
Konu konuyu açar. Alt konulara doğru gittikçe konudan
uzaklaşılır. Bağıntılar kopar. Özellikler yiter. Karşınıza bambaşka bağıntı ve
özelliklerin davranışları çıkarlar.