Şehrin tarhında büyüyen yakamoz,
Gölgelerin de ittifakı hani;
Senli benli cümle kuramından çok
ırak;
Sahipsizliğin diğer adı
Yine benliğin yoklukla imtihanı.
Hayli nazenin bir iç yangın,
Ilgatların göğünde,
Saf âşık terennümü konmuşken
Gölgelerin bağrına:
Yitip gitmeler de olmasa ah, olmasa…
Yansız feryadı Tanrı’nın:
Debdebeli bir hüzün,
Törelerin hengâmesinde
En görgüsüz ve gönülsüz zevce
Bir çocuk gelin nidasında ısrarlı
Sair lehçe sair ahvalin de gün
görmemiş ahkâmı:
Veryansın, kader, keder… demli her biri
Tekerrür eden cahil zihinler:
Şimdi durmalı yolun en başında,
Mihrabı yerinde bir kadın edasıyla
O ayrık otu yine gölgelenmiş
mutluluğun;
O dip sancısı adeta.
Elem yüklü bulutun… dur, sen de dur,
Demelerin nizamı
Anlık bir serzeniş:
Belki’lerin miadı dolmaya az kala;
Yaş’a yüklü onca yası da arkada
bırakmak adına…
Zannına söylem;
Dününe özlem olmalı yine yüreğin
fıtratı:
Kabul görmüş genel geçer onca kaideyi
Islatıp da getirmişken ortasına gönül
dergâhının:
Meziyeti bir busede beliren gönül
sazının
En suskun şarkısı.
Yine kıyamda benlik;
Duaların vakıf olduğu dirliği
sahiplenmek adına;
Af eyle Rabbim tüm günahlarımı,
Diyen müminlerin hatırına;
Elemi yıktım bu gece
Ama hüznü uyutmadım bil ki;
Hele ki zamanla yürek arasına
girmemişken nifak;
Yüzü suyu hürmetine rahmetin.
İşte yine bir arada gönül ve huzur;
Deminde aşkın,
Varmaya ant içtiği her Müslüman’ın;
Sabır eşiğinde nice şükür;
Tevekkülüme sahip çıkmanın erdemiyle;
Hoş geldin mübarek Ramazan.